ÇOCUK İSTİSMARINA YÖNELİK YASAL
DÜZENLEMELER
Prof.Dr.İ.Hamit Hancı
Türk Medeni Kanunu Madde 267: Ana baba,çocuklarını tedip (terbiye,
yetiştirme) hakkına maliktir (sahiptir).
Tedip hakkına sahip olan
kişilerin çocuğu fiziksel olarak istismar etmesi:
Tedip hakkına sahip kişilerden kimlerin anlaşılacağı Türk Ceza
Kanunu (T.C.K)'nun 477. Maddesinde genel olarak ifade
edilmiştir. Bu maddeye göre çocuk üzerinde tedip hakkına sahip kişiler;
anne-baba, vasi, koruyucu anne-baba, öğretmen ve esnaflardır.
Bu kişiler yasa ile tanınan terbiye ve
disiplin yetkilerini kullanırken serbest değildirler. Türk Ceza Kanununa göre
terbiye ve
disiplin araçlarının kötüye kullanılarak
çocuğun sağlığının bozulması veya yakın bir tehlikeye uğramasına neden olunması
bir suç
teşkil etmektedir (3).
Terbiye ve inzibat
vasıtalarının suistimali ve aile efradına karşı fena
muamele:
T.C.K 477: Her kim idaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak,
bakmak, muhafaza etmek veyahut bir meslek ve sanatı
öğretmek için kendisine tevdi olunan (verilen) şahsın üzerinde
haiz olduğu (taşıdığı) terbiye (eğitim) hakkını veya itaat ettirmek
(söz dinletmek) salahiyetini (yetkisini) suistimal
ile (kötüye kullanmayla) o şahsın sıhhatının muhtel (sağlığının bozulması) veya
bir tehlikeye maruz olmasına (tehlikeyle karşılaşmasına) sebep
olursa onsekiz aya kadar hapsolunur (3).
İstismar ve velayetin
alınması:
*Türk Medeni Kanunu Madde 272: Ana ve baba, vazifelerini ifa
etmedikleri taktirde hakim, çocuğun himayesi için muktazi
(gerekli) tedbirleri ittihaz (almak) ile mükelleftir (yükümlüdür)
Türk Medeni Kanunu 274/1: Velayeti ifadan (yerine getirmeden) aciz veya mahcur (kısıtlı) olan yahut nüfuzunu ağır surette suistimal
eden veya faiş (fazlaca)
ihmalde bulunan ana ve babadan, hakim velayet hakkını nez edebilir (kaldırabilir) (3).
*Velayetin nez'ini (kaldırılmasını) yalnız ana baba değil ilgili diğer kimselerde dava
edebilir. Çocuğun menfaatlerinin korunması bakımından gerekli tedbirleri
almakla esasen görevli olan mahkeme bu yoldaki davayı usulen incelemek ve
sonucuna göre karar vermekle yükümlüdür.
( Yargıtay 2. Hukuk Dairesi
25.12.1970, MK 272)
Uluslararası hukuk yönünden
düzenlemeler:
Birleşmiş Milletler'in "Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmesi" Devletimiz tarafından 14.Eylül 1990 tarihinde
imzalanmış ve 9. Aralık 1994 tarihinde 4058 sayılı yasayla onaylanması uygun bulunmuştur.
Uluslararası Sözleşmelerin
İç Hukuktaki Yeri:
Anayasa 90. Maddesine göre : "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. "
Bu maddeye göre, imzalanan
bu sözleşmeler iç hukuk düzenine dahil olmuşlardır. Hatta uluslararası bir
sözleşme ile bir yasanın çatışması durumunda sözleşmeye üstünlük tanınacaktır
(3).
Bu sözleşmeye göre 18 yaşını doldurana kadar herkes çocuk kabul
edilmektedir.
Çocuk İstismarıyla İlgili "BM Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme"nin maddeleri
Madde-9: 1. Yetkili makamlar uygulanabilir yasa ve usullere göre
ve temyiz yolu açık olara, ayrılığı çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda
karar vermedikçe, Taraf Devletler çocuğun; ana-babasından onların rızası
dışında ayrılmamasını güvence altına alırlar. Ancak, ana-babası tarafından,
çocuğun kötü muameleye maruz bırakılması yada ihmal edilmesi durumlarında, ya
da ana-babanın birbirinden ayrı yaşaması nedeni ile çocuğun ikametgahının
belirlenmesi amacıyla karara varılması gerektiğinde, bu tür bir ayrılık kararı
verilebilir.
Madde 19:1.Bu sözleşmeye taraf devletler, çocuğun ana-babasının ya
da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını
üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı,
şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkar
muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı
korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar (3).
Fiziksel istismar olgusuyla karşılaşan hekim tanıdan emin olmasa
bile diğer birimlerden görüş alarak iyice araştırmalıdır.
İstismar olduğuna karar verilen olgularda mümkünse Adli Tıp
Uzmanından rapor alınmalıdır.
Çocuğa yönelik tehlikeli olgularda çocuğun eve gönderilmemesi
gerekir.
Bu durumlarda Cumhuriyet Savcılığına yapılacak ihbarın yanı sıra
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan yardım istenmelidir. Bu sağlanana
kadar çocuğun hastanede tutulmasına çaba gösterilmelidir (3).
Uluslararası düzeyde Dünya Çocuk Haklarının kurumlaştırılmasının
tarihi 1924 “Cenevre Bildirgesi”ne kadar gitmektedir. O tarihlerde , “Çocukları
Koruma Fonu Uluslararası Birliği” tarafından hazırlanan bu beş maddelik metin
Milletler Cemiyetince kabul edilmiştir. Sonraki yıllarda genişletilmiş ve
1959’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun kabul ettiği Çocuk Hakları
Bildirgesinin temelini oluşturmuştur.Altında Gazi Mustafa Kemal’in de imzası
bulunan bu bildirge, Çocuk Esirgeme Kurumu nun Genel
Merkezinde bulunmaktadır.
Cenevre Beyannamesi
“Umum Milletlerin erkek ve kadınları insanlığın haiz olduğu en
mutena şeyi çocuğa vermeğe mecbur bulunduğunu rizki,
milli ve dini hertürlü telkinler haricinde bir vazife
olmak üzere kabul atiklerini Cenevre Beyannamesi ismi verilen bu Çocuk Hakları
beyannamesi ile tasdik ederler.
1-Çocuk bedenen ve ruhen tabii bir suretle meşvurümu
bulmağa müsait şartlar içinde bulundurulmalıdır.
2-Acıkan çocuk beslenmelidir.
Hasta çocuk tedavi edilmelidir.
Fikren geri kalan çocuk teşci edilmelidir.
Yoldan çıkmış çocuk doğru yola getirilmelidir.
Yarı terkedilmiş çocuk himaye altına
alınmalı ve yardım görmelidir.
3-Çocuklar felaket zamanında en evvel yardım görmelidir.
4-Çocuk hayatını kazanabilecek bir hale getirilmelidir ve her
türlü istismara karşı siyanet edilmelidir.
5.Çocuk en mütena meziyetlerinin kardaşlarının hizmetine vakıf edilmesi lazım geleceği
hisleri ile büyütülmelidir.” (3)
KAYNAK:HANCI İH. HEKİMİN YASAL
SORUMLULUK VE HAKLARI (TIP VE SAĞLIK HUKUKU), TOPRAK OFSET, 1999, İZMİR.
Prof.Dr.İ.Hamit
Hancı Ege Üniv. Tıp Fak.. Adli Tıp Anabilim Dalı
Bornova İZMİR
Web
adresi: http://www.med.ege.edu.tr/~hanci (Tıp ve Sağlık Hukuku)