İÇ GÖÇLERİN ÇOCUK SUÇLULUĞUNA ETKİSİ
*İ. Hamit HANCI *Ekin Ö.AKTAŞ
*Eren AKÇİÇEK**
*) Ege Üniv. Tıp
Fak. Adli Tıp A.B.D. İZMİR
**) Ege
Üniv. Tıp Fak. Gastroenteroloji A.B.D. İZMİR
(Hancı İH,Aktaş EÖ, Akçiçek E. İç göçlerin çocuk suçluluğuna etkisi. IV.
Karadeniz Tıp Günleri (31 Mayıs-3 Haziran 1995 Trabzon)'nde
sunulmuştur.Eğitim Dergisi,Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, 1,
173-183, 1996.)
ÖZET
1991-1993 yılları arasında, İzmir Çocuk Mahkemesi' nde davaları sonuçlanan 3327 çocuğun karar kartonları
incelenerek nüfusa kayıtlı oldukları ya da doğdukları iller incelendi.
Olguların % 35.5' i İzmir nüfusuna kayıtlıydı. Özellikle iç
göçlerin çocuk suçluluğunda rol oynayan etkenlerden biri olduğu kanaatine
varıldı.
GİRİŞ
Çocuk suçluluğunun oluşumunda ailenin , sosyoekonomik ve kültürel
yapının , yakın çevre koşullarının , yöresel gelenek ve göreneklerin etkisi
büyüktür (1-15). Ekonomik , sosyal veya siyasal nedenlerle bireylerin yer
değiştirmesine "göç" denir. Göçler geçici yada daimi olmaktadır. Aynı
ülkenin bir bölgesinden diğer bölgesine yapılan göçlere "iç göç"
denilmektedir (16).
Endüstri gelişmesi yüksek düzeye ulaşmış ülkelerde nüfusun büyük
oranı sık sık yer değiştirmekte.Yer değiştirmeler
aileler , özellikle küçük çocuklar ve yaşlı kimseler için çoklukla baskı nedeni
olmakta, çoğu zaman yeni bir çevreye uymakta ve yeni dostlar edinmekte zorluk
çekmektedirler(17).
İç göçler beraberinde bazı sosyal sorunlara neden olmaktadır. Bu
süreç içinde artan gecekondulaşma, kentsel hizmetlerin aksaması ,işsizlik , göç
edenlerin topluma uyumsuzluğu, şehir kültürüne yabancılık ve kültürler arası
çatışma gibi sorunlar yaşanmaktadır (2,15-27). Günümüze kadar uygulanan
kalkınma politikalarının bir sonucu olarak, ayrıca bazı bölgelerin coğrafi
özellikleri ,tarım potansiyeli , ulaşım olanakları ve sosyoekonomik değişimleri
nedeniyle bu bölgelerde sanayileşme artmış , hızlı bir kentleşme süreci doğmuş;
halen geleneksel ve feodal üretim ilişkileri içinde olan bazı bölgelerde ise
kentleşme son derece yavaş ilerlemiştir(24). Kentleşme sürecinde 1985 te en düşük payın sırayla Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu
ve Karadeniz bölgelerinin aldığı saptanmıştır. Türkiye’de iç göçlere katılım bu
bölgelerde büyük boyutlardadır. (19, 20, 24, 28 ).
1950'li yıllardan itibaren sonra hızlı nüfus artışı , tarımda
makineleşme, toprak dağılımının düzensizliği ve şehirlerde iş imkanlarının
artışı şehre göçü arttırmıştır. Esasında toprağa ve doğum yerine bağlı
muhafazakar köylünün yerinden göçüşü , bulunduğu yerdeki imkan sınırlılığı
karşısında şehirlerin gittikçe daha cazip bir görünüş kazanması nedeniyledir.
Şehirlerde iş imkanı göreli olarak daha fazladır Şehre göçte daha konforlu
hayat sağlama , şehirlerin eğlence merkezi olması gibi faktörlerde etkili
olmasına karşın ana etken ekonomik sorunlardır. (5 , 15 , 18, 20 , 21, 23, 24).
Son yıllarda ardarda gelen göçük, heyelan , deprem
gibi doğal afetler (22) ve Güneydoğu sorunu da (12 , 29) köyden kente göçü
arttırmıştır. Endüstrileşmenin şehirleşmeye oranla ağır temposu , şehirlere
akan iş gücünü işletmelerin emmesini engellemektedir. Bu nedenle şehre göç
edenler , belli bir ihtisasa dayanan endüstri alanından ziyade geçici , ihtisas
istemeyen hizmetlerde istihdam olmakta, marjinal sektör denilen seyyar
satıcılık , ayakkabı boyacılığı ve kapıcılık faaliyetleri gibi prodüktiv olmayan işlerle uğraşmaktadırlar. Bu durum ayrıca
açık işsizliğe ve kırsal kesimden kentlere gelen genç becerikli atılgan
unsurların yerinde kullanılamaması sonucu "sosyal erozyon"a neden
olmaktadır. Endüstrileşmeye dayalı sağlıklı şehirleşmede planlı bir şehir
gelişimi olurken ,kırsal alanda endüstrileşmenin gerekli büyümeyi gösteremediği
ülkelerde ise ihtiyacı aşan bir yükseklikte ve dağınık , düzensiz kentleşme
olmaktadır Ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısı bu göçü kaldıramadığı için
Türkiye'nin şehirleşmesine "aşırı şehirleşme", "çarpık
şehirleşme" gibi isimler verilmektedir. (5, 16, 18, 20-24, 30).
İzmir kentinde işsizlik yüksek olmasına karşın Türkiye
ortalamasının altındadır. En çok net göç alan iller arasında olan İzmir'in
nüfus artış hızı hemen hemen göç oranı kadardır.
İzmir nüfusu her yıl 800.000 kişi artmaktadır(18).
Hızlı değişme süreci yaşayan toplumumuzda , suç probleminin
bilimsel açıdan incelenmesi ve suça neden olan faktörlerin belirlenmesi , en
azından ilgili kurumlar tarafından gerekli önlemlerin alınmasını
kolaylaştırarak suçun batı toplumlarındaki boyutlara ulaşmasını büyük ölçüde
engelleyebilir (31)
GEREÇ ve YÖNTEM
1991-1993 yılları arasında İzmir Çocuk Mahkemesinde davaları sonuçlanan
3327 olgunun karar kartonları incelenerek bunların doğdukları ya da nüfusa
kayıtlı oldukları illerle , bu illerden göç edenlerin daha çok hangi semtlerde
oturdukları belirlenmiştir. Ayrıca Türkiye'deki illerden İzmir Büyükşehir
sınırları içine göç edenlerin nüfusa oranları C.Sevgi'nin çalışmasından(24)
belirlenerek , suçlu çocukların bu illere dağılım oranları ile
karşılaştırılmıştır.
BULGULAR
3327 olgunun %53.1'i kırsal kökenlidir(Tablo-1). Suç işlediği
iddia edilen çocukların %35.5 'i (1183 olgu) İzmir nüfusuna kayıtlıdır.Bunu
sırasıyla Mardin , Erzurum , Kars , Ağrı, Manisa ve Diyarbakır illeri
izlemektedir(Tablo-2). Olguların %43.2 si(1436 olgu) Ege bölgesindendir.Bunu
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri takip etmektedir. Ancak İzmir değerlendirme
dışı tutulduğunda Ege Bölgesi 3. sıraya düşmektedir.(Tablo-3)
Tablo-1 Tüm olguların kökenleri
n %
Kırsal 1761 53.1
Kasaba 729 21.9
Kent 800 24.2
Yurt dışı 19 0.6
Nüfusa Kayıtsız 5 0.1
Bilinmeyen 13 0.2
Tablo-2 Suç işleyen çocukların doğdukları ya da nüfusa kayıtlı
oldukları iller
İli Olgu sayısı Oran İzmir nüfusuna kayıtlılar , nüfusa
kayıtsızlar ve
bilinmeyenler hariç tutulduğunda kalan 2126 olguya göre oran
n %
***** ********* ******** *************************************
1-İzmir 1183 35.5 ---
2-Mardin 312 9.4 14.7
3-Erzurum
185 5.6 8.7
4-Kars
162 4.9 7.6
5-Ağrı
143 4.3 6.7
6-Manisa
130 3.9 6.1
7-Diyarbakır
114 3.4 5.4
8-Muş 98 2.9 4.6
9-Konya 66 2.0 3.1
10-Aydın 51 &#