EŞLER
ARASI CİNSEL ŞİDDET
Yrd. Doç.Dr.
Vahit BIÇAK
Ceza
Hukuku Öğretim Üyesi
e-posta: vbicak@hotmail.com
10/07/2001
Evli
ya da birlikte yaşayan çiftler arasında yapılan bir araştırmaya göre kadınların
yüzde 25'e yakını cinsel şiddete maruz kalıyor.
Evlilik bağıyla veya evlilik bağı
olmaksızın birlikte yaşayan eşler arasında rıza dışı cinsel ilişki olgusu son
yıllarda ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Eşler arası ırza geçme
fiilinin boyutunu tespit amacıyla yapılan bilimsel çalışmalar, kadınların yüzde
14 ile yüzde 25 arasındaki bir oranının rıza dişi cinsel ilişkiye zorlandığı
tahminlerini ortaya çıkarmaktadır. Eş tarafından işlenilen ırza geçme eyleminde
ırza geçme fiilinin hangi sıklıkta gerçekleştiği de önemlidir. Mağdur
kadınlarla yapılan söyleşide, kadınların yüzde 17'sinin bir kez, yüzde 8'inin
iki kez, yüzde 15'inin 3 ile 10 kez, yüzde 5'inin 11 ile 20 kez, yüzde 55 inin
20 defadan fazla ırzlarına geçildiği ortaya çıkmıştır. Bu olguyu fazla
büyütülmemesi gereken bir sorun olarak algılayanlar bulunabilir. Ancak, eşler
arası rıza dişi cinsel ilişki her zaman basit bir gönülsüzlük sorunu olarak
karsımıza çıkmayabilir. Birlikte yaşayan eşler arasında gerçekleşebilecek
birbirinden farklı üç tip ırza geçme söz konusu olabilir. İlk olarak, cinsel
ilişkiyi gerçekleştirecek oranda zor kullanılması söz konusu olabilir. Kadın bu
durumda cinsel ilişkiye serbest iradesi ile rıza göstermemekte, ancak zora veya
zor tehdidine boyun eğmektedir. Bu durumdaki kadınlar aşırı fiziksel baskıya
maruz kalmamakla birlikte manevi acı duymaktadırlar.
İkinci olarak, cinsel ilişkide bulunma
amacını gerçekleştirmekten öte fiziksel güç kullanılarak kadının rızası
olmaksızın cinsel ilişkide bulunulmasıdır. Bu durumda mor gözler, kırık
kemikler, kafatasında yarıklar, bıçak yaraları gibi izler görülebilir. Üçüncü
olarak, fiziksel cebrin sapıklıklarla birleşmesi ile sadiktik ırza geçme söz
konusu olabilir. Bu tür olaylarda genellikle pornografik videokasetleri
kullanılmakta, filmde geçen sahneleri canlandırmaya eş zorlanmaktadır. Bu tür
durumlarda kadınlar ağır bedensel ve ruhsal travma geçirmektedir.
Ortak yaşam süren kişilerin birlikte
yasadıkları eşleriyle rızaları olmaksızın cinsel ilişkide bulunmaları durumu
ırza geçme suçunu oluşturur mu? Türk hukukunda esler arası rıza dişi cinsel
ilişkiyi suç olarak düzenleyen bir norm mevcut değildir. Ancak, son yıllarda
Türk hukuk sisteminin gelişimini önemli ölçüde etkileyen Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AIHM), önüne gelen iki davada konuyu incelemiştir.
İngiltere’de gerçeklesen iki ayrı olayda,
sanık kocalar (SW ve CR), milli mahkeme kararlarıyla tatmin olmayarak AIHM'e başvurmaları, eşler arası rıza dışı cinsel
ilişki’nin 'ırza geçme' suçunu oluşturup oluşturmadığı sorununun Avrupa İnsan
Hakları Komisyonu ve Divanı kararlarına konu olmasına yol açmıştır.
Birleştirilerek karara bağlanan bu iki davadaki olayların gelişimi şöyledir.
İki
örnek olay
İlk olayda, İngiliz vatandaşı sanık SW'nin 1987 yılında yaptığı evlilik kendisinin işsiz
kalması ile 1990 yılında sorunlu olmaya başlamıştır. 18 Eylül 1990'da karısı,
sanık SW'ye evliliklerinin bittiğini ve ayrılmayı
düşündüğünü söylemiştir. Bu konuşma öncesi de bir süredir sanık ve eşi ayrı
uyumaktadır. SW'nin karısının ayrılmayı düşündüğüne
ilişkin sözleri üzerine tartışma başlamış ve SW karısının kolunu bükerek evden
dışarı atmıştır. SW'nin karısı komşusuna giderek
polis çağırmış, polis her ikisi ile ayrı konuşmuştur. Aynı aksam SW'nin karısı evine dönmüş, ancak SW kendisi ile cinsel
ilişkide bulunmuştur. Bunun üzerine SW'nin karısı
çocuklarıyla beraber tekrar komşuya gitmiştir. Polisi arayarak kocasının
kendisiyle bıçak zoruyla cinsel ilişkide bulunduğunu bildirmiştir.
İkinci olayda, CR ile eşi 1984'te evlenmiş
ve bir erkek çocukları olmuştur. Bazı sorunlarından dolayı çift, 1987'de iki
hafta ayrı yasamış daha sonra tekrar birleşmişlerdir. 1989 yılında CR'nin karısı evi terk ederek anne ve babası ile birlikte
yasamaya başlamıştır. CR'nin eşi bu arada boşanmak
için bir avukatla görüşmüştür. İki gün sonra eşini arayan CR kendisinin de
boşanmak istediğini bildirmiştir. Karısının evi terk ettiğinin 22. günü,
kadının ailecinin evde olmadığı bir zamanda eve giden zorla içeri girmiştir.
Kadına saldırarak, boynunu iki eliyle sıkmış ve zorla cinsel ilişkide bulunmaya
teşebbüs etmiştir. Birinci olayda sanık koca, ırza geçme suçundan dolayı beş
yıl, tehdit suçundan dolayı iki yıl ve müessir fiilden dolayı üç ay hürriyeti
bağlayıcı ceza almıştır. İkinci olayda ise sanık kocaya ırza geçmeye teşebbüs
ve müessir fiilden üç yıl ceza verilmiştir.
Her iki olayda da sanıklar eşlerinin
ırzına geçme suçuyla itham edilmişler ve ilk derece mahkemesi tarafından mahkûm
edilmişlerdir. Savunma, eşe karsı ırza geçme suçunun İngiliz hukukunda mevcut
olmadığı, fiilin yapıldığı tarihte suç olmayan bir fiilden dolayı kişilerin
mahkûm edilmişinin AIHS'nin 7. maddesinde düzenlenen
kanunilik ilkesinin ihlali olduğu şeklinde olmuştur. İngiliz iç hukuk
yollarından sonuç alınamaması üzerine sorun AIHM önüne getirilmiştir. Hem
komisyon hem de Divan, Sözleşmenin 7. maddecinin ihlalinin söz konusu
olmadığına oybirliği ile karar vermiştir. Karar su şekilde
gerekçelendirilmiştir.
Kanunilik
ilkesi
Kanunilik ilkesi, bireylerin keyfi
yargılanmalarını, mahkûm edilmelerini ve cezalandırılmalarını önlemeye yönelik
bir güvencedir. Kanunilik ilkesi, sanığın aleyhine olarak ceza hukuku
normlarının geçmişe yürümecini engellemeyi, suçların ve cezaların kanunlar
tarafından öngörülebileceğini ve suçların kıyas yoluyla çoğaltılabilme yasağını
öngörmektedir. Bu prensiplerden bir suçun kanunda açıkça tanımlanması gereği
ortaya çıkmaktadır. Ancak hukuki bir norm herhangi bir hukuk sisteminde ne
kadar açık kaleme alınırsa alınsın, yargısal yorum kaçınılmazdır. Şüpheli
durumların açıklığa kavuşturulması, değişen şartlara uyumlaştırılmasına ihtiyaç
her zaman olacaktır. Kanunilik ilkesi, ceza sorumluluğu koyan normların mahkeme
kararı ile açıklığa kavuşturulmasına, suçun temel unsurları ile uyumlu olan ve
öngörülebilir gelişmelere engel olacak şekilde algılanamaz.
Kanunilik ilkesi ile yasaklanan, önceden
cezai müeyyideye bağlanmayan bir fiilden dolayı kişilerin cezalandırılması veya
mevcut suçların daha önceden açıkça suç oluşturmayan bir fiili kapsayacak
şekilde genişletilmesidir. Suçun mevcut bir unsurunun açıklığa kavuşturulması
veya yeni bir duruma uygulanması veya toplumdaki gelişmelere uyumlulaştırılması
kanunilik ilkesinin ihlali sayılamaz. Suçu oluşturan ana unsurlar mahkeme
kararı ile değiştirilemez. Mahkemeler hukuku geliştirme işlevlerini yerine
getirebilirler; ancak yorum yoluyla hukukun gelişimi 'öngörülebilirlik' kriteri
ile sinirlidir. Bireyler hareketlerinin neticelerini tahmin edebilmelidirler.
Ancak neticenin tam olarak tahmin edilebilmesi gerekli değildir, esasen bu
mümkün de değildir.
TCK'da olması gereken
Eşi ile rızası hilafına cinsel ilişkide
bulunanın ceza yargılamasına karsı bağışıklı olması, çağdaş evlilik anlayışına
uymadığı gibi sözleşmenin temel amaçlarından insan haysiyetine saygı gösterilmişini
sağlamaya da ters düşer. Irza geçme suçunda kocanın karısına karsı muafiyete
sahip olduğu seklinde tarihle geçerli olan ancak günümüzde kabul edilemez olan
düşünce tarzının terk edilmesi, çağdaş evlilik anlayışı ile uyum içinde olma
yanında sözleşmenin amaçlarına da ters düşer.
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan ırza
geçme suçu ile ilgili hükümler, AIHM'nin anılan
kararları doğrultusunda yorumlanmalıdır. Birlikte yasama olgusu birlikte
yasayan taraflara birtakım haklar verebilir. Ancak, kişinin eşi ile zorla
cinsel ilişkide bulunması, eşini dövmesi bu hakların kötüye kullanılmasının iki
açık örneğidir.
Nasıl ki mağdurla fail arasında evlilik
ilişkisinin bulunması adam öldürme suçunu ortadan kaldırmıyorsa, ırza geçme
suçu da ortadan kalkmamalıdır. Irza geçen, mağdurla yakinliği ne olursa olsun
ırza geçendir. Mahkemeler, hukuk normlarını çağdaş değerlerle uyumlu olarak
yorumlamalıdır.
Yrd.
Doç. Dr. Vahit Biçak
Ceza
Hukuku Öğretim Üyesi