www.kriminoloji.com
ÇOCUK İSTİSMARI VE İHMALİ
Psikolojik,
Sosyal Etkileri
Erol TUTAR
© www.kriminoloji.com
2002
Türkçede
“istismar” sözcüğünü, yabancı dillerdeki abuse, abus kelimelerinin karşılığı olarak
kullanıyoruz. Bu sözcükler genel olarak, kötü kullanma, suiistimal etme,
sömürme, zarar verme, uygun olmayan bir biçimde kullanma veya kötü muamelede
bulunma gibi anlamlara gelir.[1]
Dünya
Sağlık Örgütü’nce “çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini olumsuz yönde
etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek
yapılan davranışlar” çocuk istismarı olarak kabul edilmektedir.[2]
Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesine göre “Daha erken yaşta reşit olma
durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır.”[3]
Çocukluk yaşamın temel bir aşamasıdır ve etkisi tüm yaşam boyu devam eder.
Uluslararası Çocuk Hakları Komisyonu (ICRC) çocuğu, 18 yaşını doldurmamış,
haklara sahip bir birey olarak tanımlamakta ve tanım kapsamına gençleri de
almaktadır.[4]
Çocuğun
gelişimini olumsuz yönde etkileyen her türlü davranış “çocuk istismarı” olarak
tanımlanabilir. İstismar davranışı fiziksel, cinsel, duygusal istismar ve ihmal
şeklinde görülebilir.[5]
Çocuk istismarı dört temel grupta incelenmektedir: 1- Fiziksel istismar, 2-
Cinsel istismar, 3- Duygusal istismar, 4- İhmal.[6]
1-
Fiziksel
İstismar
Fiziksel
istismar en geniş anlamda “çocuğun kaza dışı yaralanması” şeklinde
tanımlanabilir. En sık rastlanılan şekli çocuğu dövme şeklindedir.[7]
“Bir tokattan, çeşitli objelerin kullanımına uzanan cezalandırma yöntemini”
kapsar.[8]
Fiziksel istismar çocuğa şiddet uygulanmasıdır.[9]
Ebeveynler veya ilgili kimseler bu istismarı, genellikle elle veya bir nesne
ile vurmak yoluyla yaparlar.[10]
İtme, tokatlama, çimdikleme, tekmeleme, boğazına sarılma, eline geçirdiği
cisimle saldırı, müessir fiil[11]
kaba etine vurmak, sarsmak, dövmek, ısırmak, kaynar su dökmek, kafasını suya
sokup nefessiz bırakma gibi birçok eylem fiziksel/bedensel istismar
kapsamındadır.
Fiziksel
istismar için çok sayıda tanım olmasına karşın hepsinin ortak noktası; çocuğun
sağlığını olumsuz etkilen ve vücutta iz bırakan lezyonların ve yaralanmaların
bulunmasıdır.[12]
Fiziksel
istismarın etkileri
İstismar
ve ihmal edilmiş çocukların genelde, sosyal sorunlar gösterme olasılığının
yüksek olduğu kabul edilmektedir.[13]
Araştırmalardan
elde edilen en tutarlı bulgulardan birisi, bedensel istismara uğrayan
çocukların istismar görmeyen çocuklara göre, akranlarına ve erişkinlere karşı
daha saldırgan olduklarıdır.[14]
Çocuk istismarı kaynaklarında, bedensel cezalandırmalar ile çocukların
cezalandırmalara maruz kaldıkları günlerde ve daha sonraki yaşamlarında
davranışlarında gözlenen saldırganlık arasında doğrudan bir bağ olduğunu
gösteren birçok araştırma bulgusu vardır.[15]
Fiziksel
istismar, çocukların akranlarıyla arkadaşlık ilişkileri kuramama, zayıf sosyal
beceriler, insanlara güvenmeme, otoriteye karşı aşırı itaat, kişilerarası
problemleri öfke ve şiddetle çözme gibi sosyal problemler yaşamalarına sebep
olmaktadır.[16]
Son
yıllara kadar yapılan bazı araştırmalar, çocukluk çağında istismar ve ihmale
uğramanın çocukluk ve erişkinlikte suç işleme ile şiddet suçlarında bulunma
olasılığını arttırdığına işaret etmektedir.[17]
Bedensel
istismar, çocuğun bedeninde olduğu kadar, ruhsal yapısında da hasarlara yol
açar.[18]
Çocuğa atılan bir tokat veya tekme ile aynı zamanda “seni istemiyorum, seni
sevmiyorum, sen benim için bir fazlalıksın, hayatıma bir engelsin, bıktım
senden” gibi mesajlar da iletilmiş olur.[19]
İstismara
uğramış, reddedilmiş ve ihmal edilmiş erkek çocuklar arasında, sevilen ve
ilgilenilen erkek çocuklara göre daha yüksek oranda gençlik suçluluğuna
rastlanmıştır.[20]
Aile içi şiddetin yaşandığı evlerde mutlaka şiddete eğilimli kimselerin çıktığı
biçiminde kesin bir kural yoktur.[21]
Her
ne kadar fiziksel istismara uğrayan her çocuk davranış problemleri gösterir
denemezse de yapılan araştırmalar sonucu söz konusu çocukların fiziksel
istismara uğramayan yaşıtlarına göre hayatlarının ilerleyen dönemlerinde bazı
davranış problemlerini daha fazla gösterdikleri ortaya çıkmıştır. Buna göre
fiziksel istismara uğrayan çocukların en az % 25’inin ergenliklerinde suç
işleme, arkadaşlarına ve çevresindeki insanlara şiddet uygulama, alkol ve madde
kullanma, ergen hamileliği, düşük akademik başarı gibi problemli davranışları
gösterdikleri tespit edilmiştir.[22]
Şiddet
içeren davranışları sergileyen kişilerin önemli bir bölümünün geçmişte fiziksel
şiddet içeren istismara maruz kaldığı gösterilmiştir.[23]
Çocuklara karşı uygulanan fiziksel şiddetin yaşamın sonraki yıllarına uzanan
olumsuz etkileri incelendiğinde davranışsal ve bilişsel sorunların çok önemli
bir yer tuttuğu görülmektedir. Bu sorunlar ahlaki değerleri içselleştirme
sürecindeki patolojilerden antisosyal davranışlara ve suçluluğa kadar uzanan
geniş bir yelpazede yer almaktadır.[24]
2-
Duygusal
İstismar
İstismar
türleri içerisinde gündelik yaşamda en sık rastlanan tiplerden birisi de
duygusal istismardır.[25]
Duygusal istismar, çocuk ve gençlerin, kendilerini etkileyen tutum ve
davranışlara maruz kalarak ya da gereksindikleri ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum
bırakılarak toplumsal ve bilişsel standartlara göre psikolojik hasara
uğratılmaları durumudur.[26]
Kaynaklarda, duygusal istismar yerine, psikolojik istismar, duygusal kötü
muamele, zihinsel istismar, sözel istismar gibi kavramlar da kullanılmaktadır.[27]
Duygusal
istismar; ilgi/şefkat göstermeme, aşağılama, devamlı eleştiri, kıskançlık,
reddetme ve mağdurun da duygulanmaya hakkı olduğunun inkârıdır.[28]
Bu bazen tamamen sözel olabilir ve çocuğa sürekli olarak kendisinden nefret
edildiği, çirkin olduğu, sevgisiz, aptal olduğu veya aileye yük olduğu ima
edilebilir.[29]
Duygusal
istismara neden olan davranışlar daha çok çocuk ve ergenin yakın çevresinde
onunla ilişkili olan yetişkin kişiler tarafından gösterilir. Bu davranışlar
aşağıdaki biçimde sıralanmaktadır: 1. Reddetme, 2. Aşağılama, 3. Yalnız
bırakma, yalıtma, ayırma, 4. Korkutma, yıldırma, tehdit etme, 5. Suça yöneltme,
6. Duygusal bakımdan ihtiyaçlarını karşılamama. Bundan başka “sık eleştirme”,
çocuk ve ergenden “yaşının üstünde sorumluluk bekleme”, “kardeşler arasından
ayırım yapma”, “değer vermeme, önemsememe, küçük düşürme”, “alaylı konuşma”,
“lakap takma”, “aşırı baskı ve otorite kurma” da duygusal ezim yaratan başlıca
yetişkin ve ana-baba davranışları arasında sayılabilir.[30]
Duygusal
İstismarın Etkileri
Psikolojik
kötü muamelenin, çocuklarda olumsuz gelişimsel ve davranışsal sonuçlara yol
açtığı görüşü, birçok araştırmacı tarafından paylaşılmaktadır. En sık işaret
edilen etkiler, saldırganlık, içe kapanıklık, depresyon, duygusal uyumsuzluk,
toplum karşıtı davranışlar ve kaygılı bağlılık gibi psikolojik niteliklerdir.
Ayrıca, psikolojik kötü muameleye maruz kalan çocuklarda, kaygı, uykusuzluk,
nevrotik belirtiler, çeşitli psikosomatik bozukluklar ya da daha ağır ruhsal
tepkiler gözlenmiştir.[31]
Yetişkinlerin
bu tür davranışlarına maruz kalan çocuklarda aileden uzaklaşma, gergin olma,
bağımlı kişilik geliştirme, değersizlik duyguları geliştirme, uyumsuzca ve
saldırgan davranışlarda bulunma gibi durumlar ortaya çıkabilir.[32]
Özellikle
duygusal izler bedensel yaralardan daha geç iyileşir.[33]
Duygusal istismara maruz kalan çocuklar erişkin döneme geldiklerinde de etkiler
devam edebilir.[34]
Duygusal istismarın etkilerinin çok uzun dönemde bile kalıcı olması, olayların
üzerinden yıllar geçse bile bunun psikiyatrist ve psikologlar tarafından
tanımlanabilmesini sağlamaktadır.[35]
Çocuğun sürekli olarak eleştirilip aşağılanması, yeteneklerinin ötesinde istek
ve beklentilerin olması, aşırı öfke ya da saldırgan tutumlarla yaklaşılması,
korkutulması, davranışlarının aşırı kısıtlanması ya da aşırı hoşgörü içinde
olunması gibi yaklaşımların yol açtığı duygusal istismar çocukta yaşam boyu süren
olumsuz ruhsal belirtilere yol açar.[36]
Hakaret edilmek, küçük düşürülmek, alay edilmek veya aşırı biçimde
eleştirilmek, kişide sanıldığı gibi unutulup giden etkiler bırakmaz. Aksine
araştırmalar, bu gibi sözel muamelelere muhatap olmanın bedensel ve cinsel
istismarda olduğu gibi uzun süreli etki yaptığını göstermektedir. Çocuklar ve
gençler, uğramış oldukları sözel saldırıya, utanma, suçluluk, değersizlik,
kızgınlık ve yetersizlik duyguları ile tepkide bulunur ve saldırının anılarını
yıllar geçtikten sonra dahi, acı duyarak canlı bir biçimde anımsarlar.[37]
İlişki kurmada zorlanma ve ilişkiyi devam ettirememe, sık iş değiştirme,
mutsuzluk, çökkünlük, intihar girişimleri, alkol ya da madde kullanımı duygusal
istismarın olası sonuçları arasında sayılabilir.[38]
Duygusal istismarın, her çocukta mutlaka kötü sonuçları olduğu iddia edilmez.[39]
Duygusal
istismar toplumun tüm katmanlarında rastlanmaktadır. Ama özellikle toplumdan
yalıtılmış olarak yaşayan ailelerde daha yoğun ve sık rastlandığı tespit
edilmiştir. İstismarcı ailelerin ortak özellikleri istismarın kuşaktan kuşağa
geçerek sürmesidir.[40]
Çocuk istismarını gerçekleştiren ebeveyn ise genellikle kendisi de çocukluğunda
istismara uğramış bir kişidir.[41]
Kendi çocukları gibi, bu istismarcı ebeveynler de kendi çocukluklarını
değersiz, sevgisiz ve kötü kişiler oldukları imajıyla geçirmişlerdir. Tamamen
güvensiz, affedici olmayan, sevginin, neşenin, duygunun olmadığı ortamlarda
yetişmiş kişilerdir.[42]
Çocukların daha küçük yaşlarda kendilerini fiziksel ve ruhsal olarak yetersiz
hissetmelerine neden olan yetersiz ebeveynlik, çocukların hayatta başarısız
olmalarındaki en büyük faktörlerden birisi olarak ortaya çıkmaktadır.[43]
Aile
içi olumsuz ve yetersiz duygusal iletişim çocuğun becerileri ve zekâsı üzerine
de olumsuz etki yapar.[44]
Kendisini güvende hissetmeyen, istenmediği ve sevilmediği duygularını taşıyan
bu tür çocuklarda sağlıklı bir kişilik gelişmesi olmadığı gibi, bunların okulda
başarıları düşer.[45]
Pek
çok istismara uğramış ve pek çok şeyden yoksun bırakılmış çocuklar ev
ortamından ayrılmış olsalar bile kendilerine sunulan fırsatları
değerlendirmekten aciz, arkadaşlık kurmakta zorlanan, kendilerine ait fikirleri
bile söylemekten kaçınan insanlar olarak yetişmektedirler.[46]
Organik
bir sebep bulunamayan boy kısalıklarının çoğunda çocuğun ailede istismara maruz
kalmasının rol oynadığı görülmüştür.[47]
İstismar ortamından uzaklaştırıldığında çocukta büyüme hormonu sekresyonu artar
ve boy artışı olur.[48]
Duygusal istismarın büyüme gecikmesine, psikososyal boy kısalığına bile sebep
olabildiği görülmektedir.
3-
Cinsel
İstismar
Cinsel
istismar yetişkin bir kişinin çocuğu cinsel doyumu için kötüye kullanması
şeklinde tanımlanabilir.[49]
Çocuk ve erişkin arasında temas ve ilişki, o erişkinin ya da başka birinin
cinsel uyarısı ve doyumu için kullanılmışsa, çocuğun cinsel istismara uğradığı
kabul edilir.[50]
Cinsel
istismar çocukların, ergenlerin ve yetişkinlerin yaşamında olumsuz etkiler
yapmaktadır.[51]
Çocuk cinsel istismarı, çok ciddi bir tabunun kırılması anlamına geldiği için
(fücur ve homoseksüel çocuk istismarında iki tabu kırılır) kurban ve özellikle
kurbanın çevresi öfke, korku, suçluluk, histeri gibi duygularla tepki
gösterebilir.[52]
Davranış
bozuklukları olarak, hasmane ve saldırgan davranma, öfke nöbetleri (sinir
krizleri), uyuşturucu kullanma, suç işleme, içine kapanma ve suiistimalli
ilişkinin tekerrürü şeklinde ortaya çıkmaktadır. Kendi kendini mahvedici
tepkiler, intihar düşüncesi ve teşebbüsü ile kendini yaralama ve sakatlama
şeklinde ortaya çıkmaktadır.[53]
Bununla birlikte bunların bir bölümünde, kısa süreli etki olarak, uygun olmayan
cinsel davranış ve geri çekilme görülmektedir.[54]
Ölçümlerde cinsel istismara uğramış çocukların hepsinin patolojik özellikler
sergilemedikleri ortaya çıkmıştır.[55]
Cinsel
suiistimal mağduru çocuk ve gençler hakkındaki araştırmalar, onların karmaşık,
çok çeşitli etkileri olan ve uzun süre devam eden problemlere mâruz
kalabileceklerini göstermektedir.[56]
Cinsel istismar bir çocuğun yaşayabileceği en acı travmalardan birisidir.
Cinsel istismar çocuğun beden ve ruh sağlığını ciddi olarak etkilemekte ve bu
etkilenme istismardan yıllar sonrasına, erişkin yaşama kadar sürebilmektedir.
Diğer taraftan çocukluk çağında ortaya çıkmayan birtakım belirti ya da
problemler erişkin yaşlarda ortaya çıkabilmektedir.[57]
Bu
çocukların, bazılarında düşük benlik-saygısı görülme sıklığının yüksek olduğu
belirlenmiştir. Yetişkin kadınların bir kısmında uzun süreli etki olarak
depresyon, kaygı, düşük benlik-saygısı yetişkinin yaşamında cinsel saldırıya
yeniden kurban olma eğilimi ve kendilerine yönelik yıkıcı davranış
görülmektedir.[58]
Cinsel
istismarın sıklığı ve süresi, cinsel ilişkinin niteliği, zor kullanılması,
çoklu istismara uğrama, istismarcının yaşı ve cinsiyeti, istismar kurbanı ile
istismarcı arasındaki bağ, istismar kurbanının yaşı ve cinsiyeti gibi faktörler
etkisinin daha uzun ve ağır olmasını belirleyebilmektedir.[59]
Ensest
Ensest
geleneksel olarak biyolojik olarak akrabalığı olan aile bireyleri arasındaki
ilişki olarak değerlendirilmektedir.[60] Ensest için çeşitli
tanımlar yapılmıştır.[61]
Bazı araştırıcılar sadece çekirdek aile bireylerini bu kapsamda
değerlendirmekte bir grup ise bakmakla yükümlü olan tüm kişileri biyolojik bağa
bakmadan bu kapsama almaktadırlar.[62]
Bugün
bu terim toplumumuzda evlenmeleri ahlakça, hukukça, dince yasaklanmış (nikâh
düşmeyen) yakın akraba olan kadın ile erkeğin cinsel ilişkide bulunmaları
anlamında kullanılmaktadır.[63]
Enseste
maruz kalan çocukların tepkileri beş ana grupta toplanmıştır. Bunlar; duygusal,
bilişsel, biyolojik, davranışsal ve sosyal alanlarda verilen tepkilerdir.
Duygusal tepkiler depresyonu, endişeyi, düşük öz saygıyı, öfkeyi, suçluluğu ve
utancı içermektedir. Kognitif tepkiler algılama ile ilgili bozuklukları
kapsamaktadır. Davranışsal tepkilere, alkol veya uyuşturucunun yüksek oranda
tüketilmesi veya kullanımının alışkanlığa dönüşmesi, intihar ve kişilik
bozuklukları dâhil edilmektedir. Sosyal tepkilerde içe dönme ve kendini sosyal
çevreden izole etme davranışı görülebilmektedir.[64]
Ensest
Kurbanlarında Ruhsal Sorunlar
Ensestin
duygusal sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz: Depresyon, endişe ve korku, öz
saygının kalkması, öfke, suçluluk ve utanç.[65]
Araştırmalar, ensest kurbanlarının ağır duygusal tepkiler gösterdiklerine
işaret etmektedir.[66]
Kilinikçiler, ensest mağdurlarında büyük ölçüde suçluluk, öfke ve kendini
suçlama duyguları bulunduğunu gözlemişlerdir.[67]
Depresyon,
ensest mağdurlarında tutarlı bir biçimde saptanan bir klinik koşul olarak
ortaya çıkmaktadır. Buna ek olarak, intihar girişimleri, somatik yakınmalar,
kendi kendini tahrip etme davranışları da sıklıkla bulunan bozukluklardır. Bu
gençlerde, okulda güçlükler, okuldan kaçma, az arkadaşı olma ve çatışmalı akran
ilişkileri de gözlenmiştir. Bazı ensest kurbanlarında rastlanan keyif verici
kimyasal madde kullanma eğilimi, bu kimselerin sorunlarının baskısından ve
acısından kurtulmak için bir çözüm arama çabalarının bir sonucu olarak
değerlendirilebilir.[68]
Küçük
yaşlarda ensest deneyimi geçirmiş çocuklar, sonraki yıllarda, dış dünyaya
girdikçe ve arkadaşı ve akranlarıyla karşılaştıkça, kendisi ile diğer çocuklar
arasında ne gibi farklar olduğunu algılamaya başlar. Çocuk kendinin, diğer
çocuklardan ve çevresindeki kimselerden farklı olduğunu, utanılacak bir ayıp
veya gizlilik taşıdığını bilerek büyür. Bunun sonucu, öfke ve kızgınlık
tepkileri, utanma, yitirme, ihanete uğramış ve damgalanmış olma, yabancılaşma
duygu ve düşünceleri, ensest kurbanlarında sık rastlanan sorunlar olarak ortaya
çıkar.[69]
Ensest
mağdurlarının çocukluk çağı boyunca ensest ilişkisi nedeniyle maruz kaldıkları
tahribatın boyutları, ergenliğin başından itibaren gözle görünür hale gelir.
Ergenlik dönemine kadar kötü etkileri gizli kalan ensestin bu etkileri,
suçluluk, düşük benlik değeri, güçsüzlük duyguları, öğrenilmiş çaresizlik ile
intihar düşüncelerinin tanımladığı travmatik nevroz deneyimi altında
açıklanmaktadır.[70]
Adolesanlar,
okulda akademik ve davranış problemleri, suça eğilim, konversif tablolar, panik
ataklar yaşayabilirler. Kirli ve değersiz olma hisleri yaşanabilir. Adolesan
kızlar mazoistik çok eşli hayat, bilinçsiz fantezilerine hitap ettiği için
tercih edebilirler.[71]
Ensest ilişkiye zorlanmış bazı bireyler, yaşadıkları bu durumu unutmak adına
fuhuş, uyuşturucu kullanımı ve hatta intihar gibi yollara başvururlar.[72]
Ensest
yaşantısı geçirmiş ergenlerin normal ergenlik gelişimlerinin büyük ölçüde
engellendiği ve : (a) ailelerinden kopmada ve akranlarıyla olumlu ilişkiler
kurmada, (b) olumlu bir benlik duygusu geliştirmede, (c) kendilerine ve
duygularına güvenmede güçlükleri olduğu, (d) karşı cinsiyetle sıcak ve yakın
normal cinsel ilişkiler kurmada zorlandıkları, seks ile sevgi ihtiyacını
karıştırmaya eğilimli oldukları, (e) olağan ilişki ortamlarının kendilerini
rahatsız ettiği ve kendilerini “defolu bir eşya” gibi hissettikleri, bulunmuştur.[73]
Ensest
ilişkisine maruz kalmış kadın kendisine çocukluk çağında yoksun kaldığı sevgi
ve bakımı verebileceğine inandığı bir erkeği partner olarak seçme yoluna gider.
Ama genellikle bu seçilen kişi babasına benzeyen ve ihtiyaçlarına cevap
vermeyen bir erkektir.[74]
Ensestçi
babanın çoğu olayda kendisinin de ensest kurbanı olduğu görülmektedir.
Babasının uyguladığı enseste şahit olmuş olabilir ya da ensest davranışının
başka türlerinin yer aldığı bir aileden gelmiş olabilir.[75]
Ensestin
Uzun Dönemde Etkileri
Ensest
istismarı, kurbanların yaşamında ciddi ve uzun süreli hasarla sonuçlanır.[76] Ensest ile ilgili
ilk çalışmalarda ensestin çocuk üzerindeki olumsuz etkilerinin az olduğu
savunulurken, bugünkü literatürde yer alan belgeler bunun tam tersini kanıtlamaktadır.
Ensestin uzun vadeli etkileri üç grupta toplanabilir: (1) Yeme bozuklukları,
(2) içki ve madde alışkanlığı, (3) cinsellikten korkma davranışları şeklinde
sıralanmaktadır.[77]
Ensest
kurbanlarının büyük bir kısmı daha sonraki yaşamlarında sağlıklı güven
ilişkisini kurmakta zorlanmaktadır. Buna bağlı olarak da yakın arkadaşlıklar
kurmakta sorunlar çıkmakta ve bir yabancının gösterdiği yakın ilgi kendini
soyutlama ya da hemen ortamdan kaçma tarzında davranışlar görülmektedir. Başka
bir davranış modeli de enseste maruz kalan kurbanın ilişkiye cinsellik boyutu
yükleme girişimleridir. Sonuçta kendisine yakınlaşmaya çalışanların yarattığı
anksiyeteye bağlı olarak ya baştan çıkarıcı, cinsellik yüklü davranışlarda
bulunurlar ya da kendilerine zarar vermeye yönelik davranışlar içerisine
girerler.[78]
Araştırmalar,
çocukluk döneminde cinsel istismara uğramanın, kişinin daha sonraki yaşamında
cinsel uyumunu olumsuz bir biçimde etkilediğini göstermektedir.[79] Kendilerine zarar
verecek bir başka davranış modeli de takıntılı bir şekilde kendini ya da
çocuklarını istismar edecek eşler seçmektir. Böylece kısır döngü kendini
tekrarlar, durur.[80]
Geçmişlerinde
cinsel istismarı yaşamış olan kadınların tekrar kurban olmaya eğilim
gösterdikleri düşünülmektedir. Ensest ve cinsel istismar kurbanı olan
yetişkinlerin, böyle bir ilişkiyi yaşamayan bireylere oranla tekrarlanan ensest
ilişki riskine daha yatkın oldukları bir çalışmayla belgelenmiştir. Denekleri
rastgele seçilen bu çalışmada, çocukluğunda cinsel istismar yaşayan kurbanların
% 33 - % 68’inin daha sonra tecavüze uğradıkları ve tecavüze uğrama riskinin
çocuklukta yaşanan istismarın şiddet ve süresinin artması ile arttığı
saptanmıştır.[81]
Başka
bir davranış modeli de kurbanın ailesiyle geliştirdiği bağımlılık ilişkisinin
sonucu olarak evden ayrılamamasıdır. Obsesif-kompulsif savunma mekanizmaları
sonucu travmayı yeniden kafasında canlandırarak bunu tekrar tekrar yaşar.
Aseksüel veya homoseksüel yaşam tarzını seçerek gelecekteki olası cinsel
ilişkilerdeki travmadan kaçınmaya çalışmakta başka bir yöntemdir.[82]
Kadın
ensest kurbanlarının, sevememe ve güven duymama duygularına sahip oldukları,
duygusal ve/veya fiziksel yakınlığa ilişkin kaygıları olduğu, istismar edilme,
reddedilme, ihanete uğrama, yanlış anlaşılma ve terk edilme korkusu taşıdıkları
ve kişiler arası ilişkilerde aşırı bağımlılık gösterdiklerine dair bulgular
vardır.[83]
Ensest
kurbanlarının yaklaşık olarak hepsinde karakter bozukluklarının gelişmesinin
sebebi sosyal tabuların ve yasaklamaların en güçlüsü olan enseste maruz
kalmaları sonucu tüm değer yargılarının önemini yitirmesi ve anlamını
kaybetmesi gelmektedir.[84]
Sürekli
suç işleyen kızların ensest ilişki yaşamış olma olasılığının yüksek olduğu; bir
diğer araştırmada ise seks işçilerinin % 75 oranında geçmişlerinde ensest
ilişki kurbanı olduklar saptanmıştır.[85]
Cinsel
İstismarın Kısa Dönemde Etkileri
Cinsel
istismar, çocuğun istismara uğradığında kaç yaşında olduğu ve kendisine zor
kullanılıp kullanılmadığına bağlı olarak bedensel ve ruhsal birçok etkide
bulunur.[86]
Bu belirtiler: (1) Bedensel etkiler, (2) psikolojik ve sosyal etkiler olmak
üzere iki başlık altında incelenebilir.[87]
Biz burada konunun genelinde olduğu gibi daha ziyade psikolojik ve sosyal
etkilerini aktarmaya çalışacağız.
Bu
bağlamda, korku, öfke, düşmanlık, suçluluk, utanç duyguları ve depresyon cinsel
istismarın başlangıç etkileri olarak saptanan duygusal tepkilerin örnekleridir.[88]
Çocuklar cinsel istismara maruz kaldıktan sonra çok sayıda güçlük yaşar. Yaygın
olarak görülen belirtilerden bazıları kâbuslar, depresyon, içine kapanma,
saldırganlık (agresyon) ve gerileme davranışlarıdır. Bazı çocuklarda çok sayıda
belirti görülürken, bazıları sadece birkaç belirti sergilemektedir. Bazen,
belirtiler sonradan ortaya çıkar. Bazı durumlar için de belirtiler zamanla ortadan
kalkmaktadır.[89]
Cinsel
istismara uğramış çocuklar için belki de en tipik belirti cinsel içerikli
davranışlardır. Bu davranışlar cinsel istismar yaşamış bütün çocuklarda ortaya
çıkmaz; fakat bunların bulunmayışı da cinsel istismarın meydana gelmediği
anlamını taşımaz. Cinsel tema içeren davranışlar, özellikle 6 ya da daha küçük
yaştaki çocuklarda meydana geldiğinde, en çok rahatsız edici davranışlardır. Bu
davranışlar arasında, etrafta başkaları olduğu halde mastürbasyon, bebeklerle
cinsel tema içeren oyun ve diğer çocuk ve yetişkinleri cinsel faaliyette yer
almaya davet etme yer alır. Çocuklar büyüdükçe kendilerini fahişelik ya da
pornografi içinde bulabilirler.[90]
Cinsel
istismara maruz kalmış ergenler üzerinde yapılan araştırmalardan depresyon,
düşük benlik değeri ve düşük kendilik saygısı, intihar düşünceleri ve intihar
girişimleri ile ilgili kanıtlar elde edilmiştir.[91]
Araştırmalara göre, çocuk cinsel istismar öyküsü olan ergen ve yetişkinlerde
intihar riski artmaktadır.[92]
Ergenlerde,
cinsel istismarla ilişkili olarak sık gözlenen diğer bozukluklar arasında evden
kaçma, alkol ve/veya madde istismarı, erken evlilik ve cinsel müsamahakârlık
sayılmaktadır.[93]
Birçok çalışmada, evden kaçan gençler arasında, genel nüfus örneklemine göre,
oldukça yüksek oranlarda çocukluk cinsel istismarı saptanmıştır. Evsiz ve evden
kaçmış gençlerde cinsel istismar oranının % 50’nin üzerinde olduğu bulunmuştur.[94]
Cinsel
İstismarın Uzun Dönemde Etkileri
Cinsel
istismar yaşayan herkesin belirti göstermemesine rağmen, çocuklukta maruz
kalınan istismarın etkileri yetişkinliğe de aktarılabilir. Bunlara uzun
dönemdeki etkiler denilmektedir.[95]
Cinsel istismarın uzun vadeli etkileri, kişinin davranışlarında, duygusal,
cinsel ve sosyal yaşamında güçlükler ve sorunlarla kendini belli eder.[96]
Çocuklukta
uğranan cinsel istismarın, uzun vadede yetişkinlikte ortaya etkileri üç başlık
altında incelenebilir. Bunlar, cinsel istismarın: (1) Ruhsal yaşama etkisi, (2)
cinsel yaşama etkisi, (3) sosyal yaşama etkisidir.[97]
Bugün
elimizde, erişkinliğe ulaşmış kişilerde gözlenen birçok ruhsal ve cinsel
bozukluğun veya duygusal sorunların ya da sosyal yaşam ve insan ilişkileri ile
ilgili güçlüklerin ardında, çocukluk çağında bir travmaya maruz kalmanın
etkileri olduğunu gösteren bilimsel kanıtlar bulunmaktadır. Son yıllarda
yapılan araştırmalar, cinsel istismarın uzun vadedeki etkileri hakkında
güvenilir bulgular ortaya koymuştur.[98] Elde edilen
bulgular, çocuk cinsel istismarının kısa vadede ve aynı zamanda yetişkinlikte
çeşitli sorunlar için büyük bir risk oluşturduğunu göstermektedir.[99]
Çocuk
cinsel istismarının yetişkinlik döneminde gözlemlenen uzun vadeli sonuçları,
travma sonrası stres bozukluğu, bilişsel çarpıtmalar, duygusal bozukluklar,
zedelenmiş kendilik duygusu ve kaçınma biçimlerinde ortaya çıkabilir.[100]
Yapılan
araştırmalar, çeşitli ruhsal bozukluk tanı gruplarına giren yetişkinler içinde,
çocukluklarından cinsel istismara maruz kalanların yüksek oranlarda olduğunu
göstermektedir.[101]
Araştırmacılar, tedavi gören kadın ruh hastalarından yüksek oranlarda cinsel
istismar öyküsü saptamışlardır.[102]
Araştırmalardan, psikiyatrik örneklemlerde saptanan cinsel istismar oranlarının
% 13 ile % 72 arasında değişmekte olduğu görülmektedir. Psikiyatrik örneklemler
üzerinde yapılan araştırmalar acil kadın psikiyatri olgularının % 70 oranında
çocukluk çağı cinsel istismar öyküsüne sahip olduklarını göstermiştir.[103]
Yapılan
birçok araştırma, cinsel travmaya maruz kalmanın, kişinin duyuş ve kendilik
değerine olumsuz etkisi olduğunu kanıtlamıştır. Bu etkiler, depresyon, intihar
ve kendini tahrip eğilimleri ile ortaya çıkar.[104]
Araştırma bulguları, çocuk cinsel istismar kurbanlarında kendine zarar verme,
kendi kendini tahrip etme davranışları ile intihar ve intihar girişimlerinin
sık olduğuna dikkat çekmektedir.[105]
Çocukluğunda cinsel istismara uğramış yetişkinlerin öfke ve sinirlilik
ölçeklerinden yüksek puan aldıkları bulunmuştur.[106]
Birçok
araştırmacı, çocuk cinsel istismarı kurbanlarının anlamlı bir oranının
uyuşturucu ve alkol kullandığını ve bu nedenle, bu kişilerin şiddet ortamları
ile karşılaşma veya bu ortamlara girme olasılığının büyük olduğunu
bildirmektedir.[107]
Çocukluk
yaşlarında cinsel istismara uğrayan erişkinlerin yaşadıkları travmayla baş
edebilme yolları incelendiğinde ya kendilerini soyutladıkları, cinsellikle
ilişkili davranışlardan kaçındıkları ya da kendine zarar verecek davranışlar
gösterdikleri, bedenlerini çıkar elde etmek amacıyla kullandıkları
görülmektedir.[108]
Çeşitli
çalışmalarda çocuklukta yaşanan cinsel taciz ile yetişkinlikte yaşanan sınırda
kişilik bozukluğu ve dissosiyatif kimlik bozukluğu[109]
gibi psikopatolojiler arasında bağlantı olduğu görülmüştür. Örnek olarak cinsel
tiksinmeden cinsel gelişigüzelliğe geniş bir yelpazede çok çeşitli cinsel
semptomun da erken yaşlardaki cinsel tacizden kaynaklandığı ileri sürülmüştür.[110]
Cinsel
istismarın sosyal yaşama etkisi olarak sosyal statü sorunları, kişiler arası
ilişkilerde sorunlar, karşı cinsle ilişkiler ve evlilik sorunları, tekrar
mağduriyet yaşama, istismar döngüsü ve suç olarak sayılabilir.[111] Araştırmalar,
çocuk cinsel istismar mağdurlarının hayatlarının sonraki dönemlerinde tekrar
cinsel saldırıya uğradıklarına veya kendilerinin cinsel istismarda
bulunduklarına işaret etmektedir.[112]
Tekrar
Cinsel Mağduriyet ve Cinsel İstismar Döngüsü
Önceki
kısımlarda yeri geldiğince kaynaklardan aktarıldığı gibi çocuk istismarında
“tekrar mağduriyet” ve “istismar döngüsü” mevcuttur. Duygusal istismar döngüsü
veya şiddet döngüsü ayrı bir başlık altında ele alınabilir; fakat burada sadece
cinsel istismar döngüsü kısaca ele alınacaktır.
Tekrar
Cinsel Mağduriyet:
Çocukluk
cinsel istismarının uzun vadedeki sonuçlarından biri, yetişkinlikte tekrar
istismara uğramaktır. Çocuk cinsel istismar kurbanlarının birçoğu, özellikle
ensest kurbanları, hayatlarının sonraki dönemlerinde tekrar istismara
uğradıklarını bildirmişlerdir. Bu durum, istismar kaynaklarında “tekrar
mağduriyet” olarak geçmektedir.[113]
Çocukluğunda,
cinsel istismara uğradığını bildiren kadınların % 55,4’üne daha sonra tekrar
tecavüz edildiği bulunmuştur. Çocuk cinsel saldırı kurbanlarının 4,7 kez daha
çok olasılıkla tekrar tecavüze uğrayacakları tahmin edilmiştir.[114]
Yapılan bir başka araştırmada, cinsel istismar kurbanı kadınların % 33 ile % 68
arasında oranlarda, daha sonra tecavüze uğradıkları, oysaki cinsel istismar
görmemiş kadınlarda tecavüze uğrama oranının % 17’de kaldığı bulunmuştur.[115]
Araştırmalar,
çocukluğunda cinsel olarak istismar edilmiş kızların, daha sonraki yaşamlarında
gençlik ve yetişkinlik yıllarında kurdukları ilişkilerde, kötü muameleye maruz
kaldıklarına, dövüldüklerine ve örselendiklerine, cinsel tecavüze veya tecavüz
girişimine maruz kaldıklarına ve bu arada da ağır tecavüze uğrayanların
sayısının bir hayli yüksek olduğuna ilişkin kanıtlar vermektedir.[116]
Cinsel
İstismar Döngüsü:
Birçok
araştırmada, erkeklerde çocukluk çağında cinsel istismara uğrama ile bu
kişilerin daha sonraki yıllarda cinsel istismar davranışlarında bulunmaları
arasında güçlü bir bağ olduğu saptanmıştır. Ancak bu bulgular, cinsel istismara
uğramış tüm çocukların gelecekte kendilerinin de istismarcı olacakları
anlamında değerlendirilmemelidir. Çünkü araştırmalar, cinsel istismara uğramış
çocukların çok az bir oranının sonraki yıllarda istismarcı olduklarını
göstermektedir.[117]
Cinsel
İstismar ve Aile
Mevcut
araştırmaların sonuçları, cinsel istismarın yaşandığı ailelerin karışıklık
içinde, düzensiz ve dağınık aile örgütünün özelliklerine sahip olduğunu
göstermektedir.[118] Araştırmalar,
ailesel tecridin, ailenin çıkmaz içinde bulunmasının ve esneklikten yoksun
olmasının, cinsel istismarın gerçekleşmesiyle ilişkili olduğunu göstermektedir.
Ailede uyumun, sorun çözme kapasitesinin sınırlı olması, rol karışıklığı ve
geleneksel ataerkil aile yapısı ile cinsel istismar öyküsü arasında ilişki
olduğunu kanıtlayan araştırma bulguları elde edilmiştir. Bu aileler inanç
sistemlerinde katı, yetersiz ebeveyn koalisyonuna sahip, ana-babalık ihmalinin
olduğu ve üyelerinin özerkliğine destek vermeyen aileler olarak
tanımlanmaktadır.[119]
Cinsel
istismara uğrayan çocukların çoğunluğunun, tek ebeveynli veya yeniden
yapılanmış ailelerden geldikleri bulunmuştur.[120]
Aile içi cinsel istismara kurbanlarının daha çok anne ve babalarının ayrıldığı
veya boşanmış olduğu ailelerden geldiklerini göstermektedir.[121]
Araştırma bulgularına dayanarak, ailedeki bozuklukların çocukların cinsel
istismara uğramasına doğrudan katkı yaptığı söylenebilir.[122]
Mali
olanakları kısıtlı, bedensel ve duygusal ihmalin olduğu, evlilik uyuşmazlığı
içinde olan, şiddetin, bedensel istismarın veya fiziksel tehditlerin
kullanıldığı, alkolizmin ve uyuşturucu madde bağımlılığının bulunduğu, sık sık
partnerlerin gidip geldiği tek ebeveynli haneler, bu sorunların yaşanmadığı
ailelere göre, büyük olasılıkla, davranışları bozuk mutsuz çocuklar üretir.[123]
4-
İhmal
İhmal,
çocuğa bakmakla yükümlü kişinin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi, çocuğu
fiziksel ya da duygusal olarak ihmal etmesidir. Beslenme, giyim, tıbbi
gereksinimler, duygusal ihtiyaçlar veya optimal yaşam koşulları için gerekli
ilgiyi göstermeme şeklinde tanımlanmaktadır.[124]
İhmal
çocuğun beslenme, barınma, giyim, sağlık, eğitim, korunma, gözetim, güven,
dokunulma, kendini değerli hissetme, toplumsallaşma, uyarılma gibi temel
gereksinimlerinin onun bakımını üstlenenler tarafından karşılanmamasıdır.[125]
İstismar
ile ihmali birbirinden ayıran en temel nokta istismarın aktif, ihmalin ise
pasif bir olgu olmasıdır. İhmali de fiziksel, cinsel ve duygusal boyutta ele
almak mümkündür.[126]
İhmal genel olarak iki ana grupta incelenmektedir: 1. Fiziksel ihmal, 2.
Duygusal ihmal.[127]
İhmal
edilmiş çocukların ilgiyi üzerlerine toplamak için anti sosyal davranışlara
yöneldikleri bazı araştırmacılar tarafından ortaya konmuştur. Bu tip ortamlarda
yetişen çocukların özbenlik saygılarının düşük olduğu ve genelde çevrelerine
düşmanca davrandıkları görülmektedir.[128]
Özgüvende azalma, saldırganlık, ilişki kurmada zorlanma, uyumsuzluk, suça
yatkınlık, depresyon sıktır.[129]
İhmal,
uzun dönemde fonksiyonel geriliğe, duygusal rahatsızlığa (ruhsal/psikolojik
rahatsızlık), gençlerde suç işlemeye (çocuk suçluluğu) ve yetişkinlerde suç
işlemeye yol açar. İhmal edilmiş çocuklar, çoğunlukla ileride kendi ailelerine
bakmakta yetersiz yetişkinler haline gelirler.[130]
İhmal
çocukların bedeninden çok zihninde ve ruhunda yaralar açar. Beden yaraları
iyileşse bile zihinsel ve duygusal yaraların izi yaşam boyu sürer. Davranış
sorunları, uyumsuzluk, kişilik bozuklukları, suça yönelme gelişebilir.[131]
İstismar
ve İhmalin Bazı Etkileri ve Suçla İlişkisi
İnsanoğlunun davranışçıların düşündüğü
gibi dünyaya geldiğinde üzerine yazılmayı bekleyen boş bir kâğıt gibi
olmadığını biliyoruz. Her bireyin kendine özgü doğuştan getirdiği karakteristik
bir takım özelliklerden oluşan bir kapasitesi vardır. Erken dönemlerden
başlayarak bu kapasite, çevreyle etkileşim biçimlerine göre yaşantılarla
şekillenir. Çocuklukta ve bebeklikte kötü muameleye maruz kalmış ve istismar
edilmiş kimselerin yetişkin yaşamlarında kendilerinin de benzer davranışlar
gösterdiği bilinmektedir.[132]
İstismar
ve ihmalin izleri ne denli derin ise, insanın ruhsal yaşamına ve davranışına
etkisi ve mutsuzluklara katkısı da o denli yoğun ve kalıcı olur. İstismar ve
ihmalin izleri kapatılabilir fakat izleri asla yok edilip silinemez.[133]
Büyüme ve gelişme sürecinde karşılaşılan olumsuz yaşam deneyimleri çocuğun
geleceğini de şekillendirmekte, oluşan sorunlar yıllar içinde farklı tablolara
neden olabilmektedir.[134]
İhmal
veya istismar gerçekleştiğinde çocuğun yaşı ve gelişim statüsü; kötü muamelenin
ağırlığı; kötü muamelenin sıklığı ve süresi; istismarcı ile çocuk arasındaki ilişki;
ihmal ve istismarın tipi[135]
çocuk istismar ve ihmalinin sonuçlarını etkilemektedir.
Kötü
muamele gören çocukların, böyle bir muameleye maruz kalmamış yaşıtları ile
karşılaştırılarak yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular, çocukların
zihinsel gelişiminin istismar ve ihmalden olumsuz etkilendiğini göstermektedir.
Araştırmalar, istismar kurbanı çocukların zihinsel yeterlilik ve gelişim
aşamalarında geri kaldıklarını göstermektedir.[136]
Çocukluğunda
istismar edilen bireylerin hem dış hem de iç stres faktörlerinden daha çok
etkilendikleri görülmektedir. Bu kişilerde aşırı heyecanlanma ve kaygı, çok
telaş ve hareketlilik, zaman zaman halüsinasyonlar ve sık sık geri çekilme
davranışlarına rastlanmaktadır. Ayrıca aşırı duygusallık, zorlanma, depresyon,
kendine yönelik düşmanlık duyguları, özellikle erkeklerde içki ve uyuşturucu
bağımlılığı görülebilmektedir.[137]
İstismarın
davranışsal sonuçları, saldırganlık ve düşmanlık biçiminde olduğu gibi olumsuz
sosyal davranış ve tutumlar olarak da ortaya çıkabilir.[138]
İstismar edilmiş çocukların çoğu, diğer davranış problemleri yanında fiziksel
agresyon ve şiddet davranışı gibi problemlere sahiptir ve bunlar suç
faaliyetlerine yol açabilmektedirler. Bu davranışlar kendini, fiziksel olarak
zorlama ile gerçekleştirilen (örn., kavga etme ve acı verme), devamlı olarak
karşı koyma davranışı (otorite ile zıtlaşma) veya gizli halde veya “kapalı”
antisosyal davranışlar (örn., yalan söyleme, çalma) yoluyla ortaya koymaktadır.[139]
Cinsel
istismarın da ergenlik ve erişkinlik döneminde çok ciddi sorunlara yol açtığı
bilinmektedir. Sıklıkla anksiyete, depresyon, özgüven eksikliği, madde
bağımlılığı, olumsuz duygusal yaşamlar ve cinsel işlev bozukluğu şeklinde
tablolar görülmektedir. Bu klinik tabloların bir kısmı da suç ve suçla ilgili
davranışlar için çok önemli besleyicilerdir.[140]
Lewis
ve arkadaşları cezaevinde bulunan suçlu kadınların yaklaşık olarak yarısında
çocukluk dönemine ait cinsel istismar ve ihmal öyküsünün olduğunu saptamıştır.[141]
Benzer şekilde Siegel ve Williams tutuklu kadınların içinde çocukluk çağında
cinsel istismara uğrayanların oranının genel nüfustaki kadınlara göre iki-üç
kat daha fazla olduğunu belirlemiştir. Bu çalışmada çocukluk cağında cinsel
istismara uğrayan gençlerde şiddetle ilişkili suçların mala karşı işlenen suçlardan
daha sık ve kontrol grubunun yaklaşık iki katı kadar olduğu saptanmıştır.[142] Amerikan adalet
istatistiklerine göre hapishanedeki kadınların % 31’i çocukluk döneminde
istismara uğramış olup, fahişelerin % 95’ide cinsel istismara uğramıştır.[143]
Sheldrick, tecavüz ve çocuk cinsel istismarı gibi çeşitli cinsel suçlardan
mahkûm olmuş suçluların, % 57 ile % 80 arasında değişen oranlarda, çocuk iken
cinsel istismara maruz kaldıklarını tespit etmiştir.[144]
Araştırmalar,
istismar ve ihmale uğrayan, özellikle aile içinde ağır şiddete maruz kalan
çocuklarda, gelişimsel ve duygusal etkilerin kalıcı olduğunu göstermektedir.[145]
Gershoff’un kaleme aldığı bir derlemede, ailenin uyguladığı fiziksel şiddetin
çocuklar üzerinde olan etkilerinin incelendiği 11 meta-analiz çalışması
değerlendirilmiştir. Bu meta-analizlerden 10’unda aile tarafından uygulanan
fiziksel şiddetin hem çocukluk hem de erişkinlik döneminde bilişsel sorunlara
neden olduğu, suçla ilişkili davranışların ve saldırganlığın yanı sıra kendi
çocuğunu ve eşini istismar riskinin de arttığı belirlenmiştir.[146]
Bu bilgi fiziksel istismarın etkilerini ortaya koyması bakımından önemlidir.
Çocuk
istismarının uzun dönem etkileri incelendiğinde ergenlik ve erişkinlik
döneminde karşılaşılan somatik sorunların yanı sıra, bilişsel ve davranışsal
alanda yaşanan pek çok sorunun kökeninde de istismarın ve ihmalin oluşturduğu
travmanın yer aldığı görülmektedir. Felitti ve arkadaşlarının 9.500 erişkinle
yaptığı çalışmada[147]
istismar ve ihmalin erişkinlik döneminde alkolizm, ilaç bağımlılığı, depresyon
ve intihar girişimleri gibi ciddi davranış bozukluklarının riskini 12 kata
kadar artırdığı da gösterilmiştir.[148]
Anne-baba
tarafından ihmal ve istismar edilme, anne-baba arasındaki şiddete tanık olma veya
çeşitli aile sorunlarının çocukta yarattığı duygular bireyin yaşam biçimini ve
ilişkilerini önemli bir şekilde etkileyerek, istismarcı bir kişilik kazanmasına
neden olabilir. Anne-baba tarafından istismar edilen ya da anne-baba arasındaki
şiddeti gören çocuk bunları öğrenerek taklit edebilir.[149]
Çocuklukları
sırasında istismara maruz kalmış anne ve babalar şiddet kullanmaya daha yatkın
bulunmuşlardır.[150]
Yapılan çalışmalar istismarda bulunan ana babaların çoğunun çocukluklarında
istismara uğradıklarını göstermektedir.[151]
Araştırma
bulguları, ihmal veya istismar edilen bir çocuğun suça veya statü suçlarına
karışma ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur.[152]
Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışma çocuklukta istismar ya da
ihmale maruz kalmanın suç işleme olasılığını çocuklukta % 53, yetişkinlikte %
38 ve şiddet suçu için % 38 arttırdığı bulgusunu elde etmiştir.[153]
Cathy
Spatz Widom ve Micheal G. Maxfield’ın çocukluktan ergenliğe ve genç
yetişkinliğe kadar 1575 davayı takip eden güncellenmiş çalışması, istismar ve
ihmalin uzun vadeli sonuçlarını incelemeyi başardı: Çocukken istismar veya
ihmal edilmek, çocukken tutuklanma olasılığını % 59, yetişkinlikte % 29 ve
şiddet içeren bir suç işleme olasılığını ise % 30 arttırmaktadır.[154]
Sonuç
olarak; çocuk istismarı ve suç ilişkisinin araştırıldığı çalışmalardan
görüldüğü üzere, çocukluk çağında yaşanan istismar ile yaşamın daha sonraki
yıllarında görülen davranış bozuklukları ve suçluluk arasındaki ilişki çok
açıktır.[155]
İnsanı Utandıran
Bazı Olay ÖRNEKLERİ
Bebek
tecavüz haberleri veya çocuk tecavüzleri konusunda bilgi ağında, internette,
araştırma yaparak insanın kanını donduran ve insanlıktan utandıran çok sayıda
tecavüz olayına rastlayabilirsiniz. Olayın boyutunun nerelere kadar
varabildiğini göstermek için bebeklerin yaşadığı olaylara bir iki örnek vermek
istiyorum. İnsanî duygular taşıyan bir kişinin bu tür haberlerin detaylarını
okudukça sarsılmaması mümkün değil. Bunların içinde daha kırkıncı gününe bile
ulaşamamış bebek var.
1.
26 Ocak 2017 tarihinde Van’da 38 günlük bir bebeğe fiziksel şiddet
uygulandığı, tecavüz edildiği ve çocuğun öldüğü ortaya çıktı. (www.birgun.net sitesinin 30 Ocak 2017
tarihli haberinden alıntı.)
2.
Antep İslâhiye’de 9 aylık bebeğe tecavüz edildiği ortaya çıktı. (www.birgun.net sitesinin 21 Ağustos 2016
tarihli haberinden alıntı.)
3.
İngiltere’de James King adlı bir kişinin 3 aylık bir bebeğe tecavüz
ettiği ortaya çıktı. (www.hurriyet.com.tr
sitesinin 25 Kasım 2016 tarihli haberinden alıntı.)
4.
İzmir Menderes’de F.B. adında hayatını fuhuş yaparak kazanan kadının 17
aylık çocuğu olan, N.N.B adlı, bebeğe işkence ve tecavüz edildiği ortaya
çıktı. 27 Ekim tarihinde yapılan muayenede bebeğin başında, belinde,
bacaklarında, göz kapaklarında, kalça kısmında aşırı morluklara rastlanmıştır.
Adli Tıp Kurumu raporunda bebeğin hem anal hem de vajinal yoldan tecavüze
uğradığı, ayaklarındaki morlukların sigara yanığından ve insan ısırığından
kaynaklandığı belirtilmiştir. (www.hurriyet.com.tr
sitesinin 4 Aralık 2006 tarihli haberinden özet alıntı.)
Şimdi
de yaşları biraz daha büyük olan çocukların kamuoyuna yansımış tecavüze uğrama
haberlerinden birkaç örnek verelim:
1.
Kahramanmaraş'ın Andırın ilçesine bağlı Saygılı köyünde
bekâret yüzünden canına kıyan 15 yaşındaki Fatma Korkmaz'ın, 9 yaşındayken
komşusunun tecavüzüne uğradığı ortaya çıktı. Evlendiği gece "Bakire
değil" diye gönderildiği baba evinde av tüfeğiyle canına kıyan Fatma'nın,
intiharından hemen önce annesine 6 yıldır sakladığı sırrını açıkladığı
öğrenildi. (http://arsiv.sabah.com.tr
sitesinin 16.10.2008 tarihli
haberinden alıntı.)
2. Tunceli’nin Ovacık İlçesi’nde oturan 17 yaşındaki E. A., dün akşam saatlerinde evde çamaşır suyu ve çok miktarda ilaç içerek intihar etti. Genç kız bıraktığı mektupta, ilçede G.D. adındaki kişinin kendisiyle zorla birlikte olup hamile bıraktığını yazdı. (www.milliyet.com.tr sitesinin 16.11.2011 tarihli haberinden alıntı.)
3.
Adana'da 14 yaşında tecavüze uğrayıp uyuşturucuya alıştırılan kız çocuğu, girdiği
bunalımdan çıkamayarak 16 yaşında intihar etti. (www.ensonhaber.com sitesinin 08.01.2016 tarihli haberinden alıntı.)
KAYBEDİLMİŞ HAYATLAR
ÖRNEK - I
Bir
suçlunun, teröristin oluşumunda etkili olan çok sayıdaki faktörlerden bir kısmının
anlaşılması için “PKK’nın liderliğini” yapmış olan Abdullah Öcalan’ın kendi
ağzından çocukluk hayatının hikâyesine kısaca bir bakalım. Suça giden önemli
yollardan birinin anlaşılması bakımından örnek önemlidir.
Bunları
aktarmaktaki amaç; kesinlikle bu kişilerin ülkeye karşı işlemiş oldukları
suçları, ihaneti aklamak veya hafifletmek değildir. Olayın hukukî boyutu çok
ayrı bir konudur. Burada amaç, bu kişilerin hem kendilerine hem başkalarına hem
de ülkeye büyük zararlar vermesine neden olan bu sürece nasıl gittikleri ile
ilgili hayat hikâyeleri üzerinden gözlem yapmaktır.
Şimdi,
Öcalan’ın kısa çocukluk hikâyesini kendi ağzından dinleyelim ve sonrasında
Prof. Dr. Abdülkadir Çevik’in bu konudaki kısa yorumunu aktaralım:
“Babam sinmiş bir insandı. (…) Annem güçlü ama çok
kavgacıydı. Babam, zavallı, yorgun argın eve gelir ekmek isterdi. Annem başına
vurur gibi verirdi. Ben son derece çelişkili bir ortamın ürünüyüm, her gün
evde, komşuda kavga vardı. (…) Ürkek ve çekingen bir çocuktum. (…) Babam Ermenilerle
dosttu, Türklere, faşistlere karşıydı. (…) Babam bu çözülmüşlükte herkesçe
dışlanmıştı. (…) Ailemin en önemli özelliği, otoritesi son derece kırılmış bir
anne ve babanın bulunmasıydı. Kendimi bildim bileli aile içinde kavgacıydık.
Şiddetli huzursuzluk vardı ailede. (…) Köyden ilk ayrılışım aile için kavgalar
sonucu oldu. Ailede çok dayak yedim. Annem iki eliyle gırtlağımı sıkar, üç defa
öylece kaldırır indirirdi. ‘Tövbe de… 40 defa tövbe diyeceksin’ diye
sıkıştırırdı. Şunu yapmayacağım, bunu yapmayacağım diye tövbe ederdim. Tabii
kurtulur kurtulmaz da dışarı fırlar ve evi taş yağmuruna tutardım. (…) Köyde dalga geçen bakışlar çok güçlüdür.
(…) Buna karşı çok ihtiyatlı olmak ve aşmak zorundasınız.”[156]
Abdullah
Öcalan’ın bu sözlerinde çocukluğunda yaşadığı aşağılanma, horlanma ve şiddetin
yanı sıra iyi bir özdeşim figürü olamamış, aciz ve yetersiz bir baba
tanıtılmaktadır. Kendi bireysel mağdurluğunu mağdur edilmiş bir grup olarak
algıladığı Ermenilerle ve Kürtlerle bütünleştirmiş ve bu mağduriyeti oluşturduğuna
inandığı Türkleri hedef olarak seçmiştir. Bir başka deyişle, Türkleri
ötekileştirmeye çalışmıştır. Abdullah Öcalan’ın çeşitli kereler gazete ve
televizyonlardaki röportajlarında, Y. Küçük ile yaptığı “Kürt Bahçesinde
Söyleşi” adlı kitapta da görüldüğü gibi, çocukluk döneminde yeterince ilgi
görmediği, horlandığı, dövüldüğü, ailesi tarafından zaman zaman dışlandığı
belirtilmektedir. Kısaca çocukluğu oldukça travmatik yaşantılarla doludur.[157]
ÖRNEK - II
Çocukluğun
etkilerine örnek olması bakımından şimdi de “Parmaksız Zeki” kod adlı, “PKK’da
ikinci adamı” olarak bilinen terörist Şemdin Sakık’ın kendi ağzından hayat
hikâyesine kısaca göz atalım.
“Babam üç evliydi. Büyük hanımının çocukları çoktu, erkekti
ve büyüktüler. Dolayısıyla güçlüydüler. Ailenin hâkimiyeti, otoritesi onların
elindeydi. Babamın küçük eşi babamın sevgilisiydi, ona düşkündü. Kendisini ona
kaptırmıştı. Dolayısıyla zaten başından beri kaçırılıp getirilen, bir cariye
olarak kullanılan annem ise ortalıkta kalmıştı. Bir gün okuldan geldim eve ve
(ben şehirde okuyordum onlar köyde oturuyordu) baktım annemi ve kardeşlerimi
dışarı atmışlar. Evsiz kalmıştık. (…) O dönemdeki durumumuzu biraz şöyle
anlatabilirim. Biz Muş’un en zengin ailesinin, en yoksul çocukları olarak
büyüdük. Bizi baba evinden attıklarında sadece bir kat yatak vermişlerdi. (…)
Babam keçi eti yiye yiye öldü. (…) Benim annemin iki çocuğu ise açlıktan
gitmiş. (…) Ben kışın babamın evine giderdim, orda okul okurdum, yazın annemin
evine gelirdim. Bütün üvey kardeşlerim somyalarda yatardı, ben yerde yatardım.
(…) Okula gitmeden önce sobayı doldurmam gerekiyor, ekmek, su getirmem
gerekiyor. İşte böyle bir yaşamdı benim ki… (…) Ve ben kovuldum. (…) Ankara’ya
kadar gittim, iş bulamadım. Babamın otelinde işçi olarak çalıştım. Sonra bir müşterinin
bana bahşiş vermesinden dolayı, (bahşişi kendi almak istedi) otelden
uzaklaştırıldım. Sokakta yattım.
(…) Ne yaparsanız yapın; bu çocuklara işkence çektirmeyin,
bu çocuklar büyüdü mü, bu ülke için, bizim insanlığımız için iyi olmaz. Ben
halen sefalet içinde geçen yıllarıma ağlıyorum. 50 yaşındayım halen çocukluğu
ağlıyorum. Benim halimden anlamadıkları için o zamanki insanları suçluyorum.
(…) Özellikle benim PKK’ya geçmemin nedenlerinden en önemlisi babama karşı
muhalefetimdi. Yani devlet ikinci plandaydı.”[158] “Ben örgüte katılmak üzere dağa gelen
herkesten geniş bir özgeçmiş alıyordum. Onca yıl boyunca, zengin, mutlu,
sağlıklı bir aile ortamından gelene rastlamadım. Hep gelenler benim gibi, ciddi
aile sorunları yaşamış; şiddet görmüş, haksızlıklara uğramış, duyguları
zedelenmiş ve gözü kararmış insanlardı.”[159]
Terör
örgütünde en üst derecede bulunmuş iki kişinin de hayat hikâyelerindeki
benzerlikler dikkatinizi çekmiştir. Görünen o ki istismar edilmiş, ihmal
edilmiş çocuklardan bazıları ileride kendilerini ağır bir şekilde
hatırlatabiliyorlar.
NOT: Bu yazı derleme bir yazıdır. Atıf
yapılan kaynaklardan birebir alıntılama yapılarak yazılmıştır. Kaynaktaki metne
en ufak bir müdahale yapıldığında, dolaylı atıf yapıldığında bunu belirtmek
için son notlarda kaynakların başına “bkz.” (bakınız) kısaltması getirilmiştir.
KAYNAKLAR
Ar, N., Fiziksel
İstismar ve Çocuk, Tekışık Ofset, Ankara, 1997
Bartollas, C., Schmalleger,
F., Çocuk Suçluluğu, Çev. Ed. Didem Yücel, M. Burak Gönültaş, Nobel Yayıncılık,
Ankara, 2017
Bulut, M., Şiddet ve
Çocuk, Asil Yayın, Ankara, 2010
Butcher, J. N., Mineka,
S., Hooley, J. M., Anormal Psikoloji, Çev. Okhan Gündüz, Kaknüs Yayınları,
İstanbul, 2013.
Coşkun, M., “Çocuklarda
Cinsel İstismar”, Çocuk Hakları Açısından Çocuk İhmali ve İstismarı, Haz.
Mücahit Öztürk, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011
Çamurdan, A. D., “Çocuk
İhmali”, Çocuk İstismarı ve İhmaline Multidisipliner Yaklaşım, ÇİİÖ Derneği
Yayınları, Ankara, 2006
Çevik, A., Politik
Psikoloji, Dost Kitabevi Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2010
Demirel, B., “Cinsel
İstismar”, Çocuk İstismarı ve İhmaline Multidisipliner Yaklaşım, ÇİİÖ Derneği
Yayınları, Ankara, 2006
Dinç, M., “Çocuklarda
Fiziksel İstismar”, Çocuk Hakları Açısından Çocuk İhmali ve İstismarı, Haz.
Mücahit Öztürk, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011
Dündar, C., Solak, A.,
Şiddet ve Terör / Şemdin Sakık TV Mülakatı, HEGEM Yayınları, 2010
Erkman, F., “Çocukların
Duygusal Ezimi”, Çocuk İstismarı ve İhmali, Der. Esin Konanç ve diğer., Gözde
Ofset, Ankara, 1991
Hergüner, S., “Duygusal
İstismar ve İhmal”, Çocuk Hakları Açısından Çocuk İhmali ve İstismarı, Haz.
Mücahit Öztürk, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011
İçli, T. G.,
Kriminoloji, Seçkin Yayınları, 9. Baskı, Ankara, 2016
İşeri, E., “Duygusal
İstismar”, Çocuk İstismarı ve İhmaline Multidisipliner Yaklaşım, ÇİİÖ Derneği
Yayınları, Ankara, 2006
Karakoç, S., “Aile İçi
Şiddetin Çocuk Ruh Sağlığına Etkileri”, Çocuk ve Şiddet Çalıştayı-12 Eylül
2009, İstanbul Tabip Odası Yayınları, G.M. Matbaacılık, 2009
Köylü, A., Kuloğlu, M.,
Aksu, H., “Çocuklar, Suç ve Şiddet”, Çocuk ve Suç, Ed. Ş. Şule Erçetin, HEGEM
Yayınları, Ankara, 2006
Kutchinsky, B., “Çocuğun
Cinsel İstismarı: Yaygınlık, Müdahale ve Önleme”, Çocuk İstismarı ve İhmali,
Der. Esin Konanç ve diğer., Gözde Ofset, Ankara, 1991
Oates, K., “Çocukların
Cinsel İstismarının Kalıcı Etkileri”, Çocuk İstismarı ve İhmali, Der. Esin
Konanç ve diğer., Gözde Ofset, Ankara, 1991
Polat, A., Viktimoloji
(Mağdurbilim), Legal Yayınları, İstanbul, 2014
Polat, O., Adli
Psikolojiye Giriş, Seçkin Yayınları, Ankara, 2016
Polat, O., Çocuk ve
Şiddet, DER Yayınları, İstanbul, 2001
Polat, O., Ensest, Nokta
Kitap, İstanbul, 2006
Polat, O., Kriminoloji
ve Kriminalistik Üzerine Notlar, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004
Polat, O., Şiddet,
Seçkin Yayınları, Ankara, 2015
Polat, O., Tüm
Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, Seçkin Yayınları, Ankara, 2007
Seyhan, K., Karakaya,
M., “Çocuk Mağduriyeti”, Suç Mağdurları, Ed. Halil İbrahim Bahar, Adalet
Yayınevi, Ankara, 2006
Sokullu-Akıncı, F.,
Viktimoloji (Mağdurbilim), Beta Yayınları, İstanbul, 2008.
Şenol, S., “Aile İçi
Şiddetin Çocuğa Etkisi”, Çocuk ve Ergene Yönelik Şiddetin Önlenmesi Sempozyumu (15-16
Mayıs 2006), aem kitap, Ankara, 2007
Tansel, B., Çocuk Cinsel
İstismarı, Karahan Kitabevi, Adana, 2017
Topçu, S., Cinsel
İstismar, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2009
Topçu, S., Çocuk ve
Gençlerin Cinsel İstismarı - Ensest ve Pedofili, Doruk Yayımcılık, Ankara, 1997
Topçu, S., Silinmeyen
İzler, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2009
Türkçapar, M. H., “Şiddet
ve Düşünce”, Öfke, Başka-Psikiyatri ve Düşünce Dergisi, Ed. Hayrettin Kara,
Yerküre Yayınları, Sayı 3, İstanbul, Ağustos 2009
Ulukol, B., “Çocuk
İstismarı ve Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, Çocuk ve Şiddet Çalıştayı-12 Eylül
2009, İstanbul Tabip Odası Yayınları, G.M. Matbaacılık, 2009
Yazgan, Y., “Çocuk
Olamazsan Ne Olursun? Beyin ve Gelişimi Açısından Riskli Koşullarda Büyümek”,
Suça Sürüklenen ve Mağdur Çocuklar, Ed. Süleyman Hançerli ve diğer., SABEV
Yayınları, Ankara, 2011
Yücel, M. T., Adalet
Psikolojisi, Başkent Matbaası, 6. Baskı, Ankara, 2007
SON NOTLAR:
[2] Köylü, A., Kuloğlu, M., Aksu, H.,
“Çocuklar, Suç ve Şiddet”, s.62; Ayrıca bkz. Aksoy ve ark., Çocuk İstismarı ve
İhmali, http://www.ttb.org.tr/eweb/adli/7.html; Akt. Sokullu-Akıncı, F.,
Viktimoloji (Mağdurbilim), s.81
[3] Polat, O., Kriminoloji ve
Kriminalistik Üzerine Notlar, s.189
[4] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.15
[5] Polat, O., Kriminoloji ve
Kriminalistik Üzerine Notlar, s.62
[6] Polat, O., Adli Psikolojiye Giriş,
s.36; Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.90; Demirel, B., “Cinsel İstismar”, s.19
[7] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.90
[8] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.90
[9] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.59
[10] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.32
[11] Yücel, M. T., Adalet Psikolojisi,
s.21
[12] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.59
[13] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.157
[14] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.141
[15] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.144
[16] Dinç, M., “Çocuklarda Fiziksel
İstismar”, s.64
[17] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.148
[18] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.32;
Aile içi şiddetin ruh sağlığına etkileri konusunda bkz. Karakoç, S., “Aile İçi
Şiddetin Çocuk Ruh Sağlığına Etkileri”, s.20, 21
[19] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.32
[20] Paget, K.D. et al., “Recent
Developments in Child Neglect”, Advances in Clinical Pschology, Vol.15, Eds:
T.H. Ollendick ve R.J. Prinz, Plenum Press, New York, 1993, ss.121-174; Akt.
Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.149
[21] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.157
[22] Dinç, M., “Çocuklarda Fiziksel
İstismar”, s.64
[23] Şenol, S., “Aile İçi Şiddetin
Çocuğa Etkisi”, s.70
[24] Ulukol, B., “Çocuk İstismarı ve
Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, s.45
[25] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.229
[26] Polat, O., Adli Psikolojiye Giriş,
s.104; Polat, O., Çocuk ve Şiddet s.94
[27] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.34
[28] Yücel, M. T., Adalet Psikolojisi, s.21;
Ayrıca bkz. Bartollas, C., Schmalleger, F., Çocuk Suçluluğu, s.198
[29] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.237
[30] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.94;
Ayrıca bkz., Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.234 vd; Erkman,
F., “Çocukların Duygusal Ezimi”, s.164.
[31] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.40
[32] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.95;
Ayrıca bkz. İşeri, E., “Duygusal İstismar”, s.31
[33] Sokullu-Akıncı, F., Viktimoloji
(Mağdurbilim), s.81
[34] Hergüner, S., “Duygusal İstismar ve
İhmal”, s.48
[35] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.237
[36] İşeri, E., “Duygusal İstismar”,
s.31
[37] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.41
[38] Hergüner, S., “Duygusal İstismar ve
İhmal”, s.48
[39] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.40
[40] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.237
[41] Sokullu-Akıncı, F., Viktimoloji
(Mağdurbilim), s.81
[42] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.237
[43] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.237
[44] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.202
[45] Sokullu-Akıncı, F., Viktimoloji
(Mağdurbilim), s.81
[46] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.238
[47] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.201
[48] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.202
[49] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.94; Polat, O., Çocuk ve Şiddet s.91
[50] Demirel, B., “Cinsel İstismar”,
s.19
[51] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.231
[52] Kutchinsky, B., “Çocuğun Cinsel
İstismarı: Yaygınlık, Müdahale ve Önleme”, s.208
[53] Seyhan, K., Karakaya, M., “Çocuk
Mağduriyeti”, s.115; Ayrıca bkz. Tansel, B., Çocuk Cinsel İstismarı, Karahan
Kitabevi, Adana, 2017, s.127
[54] Bkz. Oates, K., “Çocukların Cinsel
İstismarının Kalıcı Etkileri”, s.142
[55] Oates, K., “Çocukların Cinsel
İstismarının Kalıcı Etkileri”, s.142
[56] Seyhan, K., Karakaya, M., “Çocuk
Mağduriyeti”, s.115
[57] Coşkun, M., “Çocuklarda Cinsel
İstismar”, s.78
[58] Oates, K., “Çocukların Cinsel
İstismarının Kalıcı Etkileri”, s.142
[59] Detay için bkz. Topçu, S., Cinsel
İstismar, s.235 vd.
[60] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.159
[61] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.160
[62] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.160
[63] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.159
[64] Polat, O., Ensest, s.165; Ayrıca
bkz. Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.179-185
[65] Detay için bkz., Polat, O., Tüm
Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.180 vd.
[66] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.44
[67] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.44; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.111
[68] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.45; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.113
[69] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.44; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.112
[70] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.44; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.112
[71] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.168
[72] Tansel, B., Çocuk Cinsel İstismarı,
Karahan Kitabevi, Adana, 2017, s.140; Ayrıca bkz. Bartollas, C., Schmalleger,
F., Çocuk Suçluluğu, s.200
[73] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.44; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.112
[74] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.174
[75] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.175
[76] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.111
[77] Polat, O., Ensest, s.164
[78] Polat, O., Şiddet, s.163; Polat,
O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.185
[79] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.47; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.115
[80] Polat, O., Şiddet, s.163; Polat,
O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.185
[81] Talmadge, D. L., Wallace, C. S.,
Reclaiming Sexuality In Female Incest Survivors, Journal Of Sex & Marital
Therapy, 1991, Fall, Vol. 17, No:3, Brunner/Mazel, Inc., USA, pp. 163-181; Akt.
Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.183, 184; Polat, O., Ensest,
s.171; Ayrıca bkz. Topçu, S., Cinsel İstismar, s.228
[82] Polat, O., Şiddet, s.163; Polat,
O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.185
[83] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.46; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.114
[84] Polat, O., Şiddet, s.163; Polat,
O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.185; Ayrıca bkz. Kutchinsky, B.,
“Çocuğun Cinsel İstismarı: Yaygınlık, Müdahale ve Önleme”, s.208
[85] Polat, O., Ensest, s.165
[86] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.171
[87] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.172
[88] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.173; Ayrıca bkz. Butcher, J. N. ve ark.,
Anormal Psikoloji, s.809
[89] Polat, O., Ensest, s.153
[90] Polat, O., Ensest, s.153
[91] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.173
[92] Felitti, V. J., Anda, R. F. and et
al. Relationship of childhood abuse and household dysfunction to many of the
leading couses of death in adults: The adverse childhood experiences study. A.
J. Prev. Med. 14, 1988, ss.245-258; Akt. Topçu, S., Cinsel İstismar, s.173
[93] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.173
[94] Kimberly, A. T., The impact of
childhood sexual abuse on later sexual victimization among runaway youth. J. of
Research on Adolescence. 11 (2), 2001, ss. 151-156; Akt. Topçu, S., Cinsel
İstismar, s.174
[95] Polat, O., Ensest, s.155
[96] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.105; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.190
[97] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.191
[98] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin Cinsel
İstismarı, s.105; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.190
[99] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.190
[100] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.191;
Ayrıca bkz. Polat, O., Ensest, s.156, 157
[101] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.192
[102] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.193
[103] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.192
[104] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.194
[105] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.195
[106] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.199
[107] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.212
[108] Ulukol, B., “Çocuk İstismarı ve
Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, s.45; Ayrıca bkz. Bartollas, C., Schmalleger, F.,
Çocuk Suçluluğu, s.201
[109] Bandelow, B., Spaeth,
C., Alveraz Tichauer, G., Broocks, A., Hajak, G. & Ruether, E. (2002).
Early traumatic life events, parental attitudes, family history, and birth ve
risk factors in patients with panic disorder. Compr. Psychia., 43, 269-78;
Maldonado, J. R., Butler, L. D. & Spiegel, D. (2002). Treatments for
dissociative disorders. In P. E. Nathan & J. M. Gorman (Eds.), A guide to
treatments that work (2nd ed., pp. 463-96). New York: Oxford University Press;
Akt. Butcher, J. N. ve ark., Anormal Psikoloji, s.809
[110] Butcher, J. N. ve ark.,
Anormal Psikoloji, s.809
[111] Detay için bkz. Topçu, S., Cinsel
İstismar, s.223 vd.
[112] Topçu, S., Çocuk ve Gençlerin
Cinsel İstismarı, s.46; Topçu, S., Cinsel İstismar, s.114, 227
[113] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.227;
Ayrıca bkz. Topçu, S., Cinsel İstismar, s.193
[114] Merrill, L. L. and et al. Childhood
Abuse and Sexual Revictimization in Female Navy Recruit Sample.
Naval-Health-Research-Center-Pub. 1997-97-5. www.icasa.org/child_sexual_abuse,
pdf; Akt. Topçu, S., Cinsel İstismar, s.228
[115] Green, A. H., “Special Article:
Child Sexual Abuse: Imediate and Long-term Effects and Intervention”, J. Am.
Acad. Child Adolesc. Psychiatry, vol. 32, 1993, s.5; Akt. Topçu, S., Cinsel
İstismar, s.228; Ayrıca bkz. Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1,
s.184; Polat, O., Ensest, s.171
[116] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.228
[117] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.229,
230
[118] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.241
[119] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.241
[120] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.242
[121] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.242
[122] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.242
[123] Topçu, S., Cinsel İstismar, s.243
[124] Polat, O., Adli Psikolojiye Giriş,
s.104; Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s. 97; Ayrıca bkz. Butcher, J. N. ve ark.,
Anormal Psikoloji, s.159
[125] Çamurdan, A. D., “Çocuk İhmali”,
s.35; Ayrıca bkz. Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.249;
Bartollas, C., Schmalleger, F., Çocuk Suçluluğu, s.197
[126] Polat, O., Adli Psikolojiye Giriş,
s.104
[127] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.249; Ayrıca bkz. Çamurdan, A. D., “Çocuk İhmali”, s.337 vd.
[128] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.250, 253
[129] Hergüner, S., “Duygusal İstismar ve
İhmal”, s.52
[130] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.349
[131] Çamurdan, A. D., “Çocuk İhmali”,
s.44; Ayrıca bkz. Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.349
[132] Türkçapar, M. H., “Şiddet ve
Düşünce”, s. 92
[133] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.133
[134] Ulukol, B., “Çocuk İstismarı ve
Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, s.45; Ayrıca bkz. Bartollas, C., Schmalleger, F.,
Çocuk Suçluluğu, s.194
[135] Alister, L., Effects of child abuse
and neglect of children and adolescents, Resource Sheet, National Child
Protection Celaringhouse, 2010, s.1; Akt. Polat, A., Viktimoloji
(Mağdurbilim), s.142
[136] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.134
[137] Bulut, I., Genç Anne ve Çocuk
İstismarı, Bizim Büro, Ankara, 1996; Akt. Ar, N., Fiziksel İstismar ve Çocuk,
s.10
[138] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.141
[139] Polat, O., Şiddet, s.401; Ayrıca
bkz. Butcher, J. N. ve ark., Anormal Psikoloji, s.159
[140] Ulukol, B., “Çocuk İstismarı ve
Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, s.45
[141] Lewis, T, Leeb R, Kotch, J, et al.
Maltreatment history and weapon carrying among early adolescents. Child
Maltreat 2007;12:259-68; Akt. Ulukol, B., “Çocuk İstismarı ve Çocuk Suçluluğu
İlişkisi”, s.45
[142] Siegel JA, Williams LM. The
relationship between child sexual abuse and female delinquency and crime: A
Prospective study. J Research Crime Delinquency 2003;40:71-79; Akt. Ulukol, B.,
“Çocuk İstismarı ve Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, s.45, 46
[143] Akdoğan, H., AİHS Göre Yaşam
Hakkının Devletlere Yüklediği Yükümlülükler: Türkiye Örneği, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Ankara,
2006, s.154; Akt. Polat, A., Viktimoloji (Mağdurbilim), s.144
[144] Sheldrick, C., “Adult Sequelae of
Child Sexual Abuse”, British Journal of Psychiatry, vol. 158 (Suppl. 10) 1991,
ss. 55-62; Akt. Topçu, S., Cinsel İstismar, s.229
[145] Topçu, S., Silinmeyen İzler, s.139
[146] Gershoff, E.T., Corporal punishment
by parents and associated child behaviors and experiences: A meta-analytic and
theoretical review. Psychological Bulletin 2002; 128:535-79; Akt. Ulukol, B.,
“Çocuk İstismarı ve Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, s.45
[147] Ulukol, B., “Çocuk İstismarı ve
Çocuk Suçluluğu İlişkisi”, s.45
[148] Felitti VJ, Anda RF, Nordenberg D,
et al. Relationship of childhood abuse and household dysfunction to many of the
leading causes of death in adaults. The adverse childhood experiences (ACE)
study. Am J Prev Med 1998;14:245-58; Akt. Ulukol, B., “Çocuk İstismarı ve Çocuk
Suçluluğu İlişkisi”, s.45
[149] Ar, N., Fiziksel İstismar ve Çocuk,
s.9
[150] Bulut, M., Şiddet ve Çocuk, s.31
[151] Polat, O., Çocuk ve Şiddet, s.380;
Ayrıca bkz. Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, s.48; İçli, T. G.,
Kriminoloji, s.404; Bartollas, C., Schmalleger, F., Çocuk Suçluluğu, s.201;
Butcher, J. N. ve ark., Anormal Psikoloji, s.160
[152] Bartollas, C., Schmalleger, F.,
Çocuk Suçluluğu, s.199
[153] Polat, O., Tüm Boyutlarıyla Çocuk
İstismarı-1, s.370
[154] Cathy S. Widom and Micheal G.
Maxfield, “An Update on the ‘Cycle of Violence’,” Research in Brief
(Washington, D.C.: National Institute of Justice, 2001); Akt. Bartollas, C.,
Schmalleger, F., Çocuk Suçluluğu, s.194
[156] Çevik, A., Politik Psikoloji,
s.88-90
[157] Çevik, A., Politik Psikoloji, s.89
[158] Dündar, C., Solak, A., Şiddet ve
Terör, s.45-48
[159] Dündar, C., Solak, A., Şiddet ve
Terör, s.19
© www.kriminoloji.com 2002
Sitemize
www.kriminoloji.com, hukukcu.net, hukukcu.org veya turkhukuk.net, turkhukuk.org
adreslerinden ulaşabilirsiniz.